HARUN YİĞİT / VADANDAS OSMAN'IN YERINE HOS GELDiNiZ
  Mustafa Ceylan ile Kısa söyleşi
 
Mustafa Ceylan ile Kısa söyleşi
1-Harun Yiğit kimdir? Özgeçmişiniz? 
 
Harun Yiğit 1961 yılının mayıs ayında Konya, Ilgın, Beykonak Kasabasında doğdu. İlk ve orta öğrenimini kasabasında tamamladıktan sonra 76/77 öğretim yılında Ilgın Endüstri Meslek Lisesi ne başladı. O yıllarda gelişen siyasi çalkantıdan payına düşeni alan Yiğit, okulu bırakmak zorunda kaldı. 1977 Mart’ında Almanya’ya ebeveyninin yanına işçi ailesi olarak gitti. 
Küçük yaşlarda resim sanatına ilgi duyan Yiğit, Büyük çabalar sonunda 1982 yılında Hannover Türk evinde ilk resim sergisini açtı. Bunu daha sonra başka sergiler izledi. Almanya’nın değişik kentlerinde 50’nin üzerinde resim sergisi açtı. 
Resim sanatının aracılığı ile tanıdığı sair Can Yoksul, Osman Dağlı gibi şahsiyetlerden Edebiyat (Şiir) üzerine eğitici bilgiler edinerek şiir yazmaya başladı. 1991 yılında ölçülü uyaklı şiir stiliyle yazdığı ilk şiir kitabı Gurbet Türküleri’ni ‘’özel baskı’’ yayınladı. 
1986 yılında İsviçre’nin Basel kentinde düzenlenen ‘’Barış Yılı Sanat Yarışması’’ da resim dalında ikincilik ödülü, 1996 Almanya’da Sesimiz dergisinin düzenlediği şiir yarışmasında üçüncülük ödülü, 2002 Konya, Ilgın Beykonak Eğitim ve Öğretim Vakfı’nın düzenlediği şiir yarışmasında birincilik ödülü ve 2002 Almanya Vupertal’da düzenlenen üçüncü Aşıklar Bayramı’nda birincilik ödülleri aldı. 
, 1993 yılından 2000 yılına kadar Hürriyet gazetesinde serbest muhabir olarak çalıştı. Muhabirliğe üç yıl ara verdikten sonra tekrar bölgesinde serbest muhabir olarak gazeteciliğe başlayan Yiğit çalıştığı işten ayrılarak  resim, şiir, yontu çalışmalarını  sürdürmektedir. 2003 Kasım ayında ikinci kitabı Duy Yunus Emre Yalçın Yayınları tarafından yayınlandı. Şu an elinde yayınlanmaya hazır bir şiir kitabı ve tamamlamaya çalıştığı bir Roman var.
2-Sizce şiir nedir? İyi şiir nasıl olmalıdır? 
Şiir tıpkı dansa benzer. İki insanın müzüğin akışında uyumlu dansetmesi gibi. Kelimelerin birbirine uyumlu olması ve akıcılığı.  Gözlemlerin, düşüncelerin, kimi zaman isyanın, kimi zaman kavganın, kimi zaman sevdanın kimi zaman da     arzu ve istekleri duygularla birleştirip insana ya da insanlara birşeyler anlatma sanatıdır.
3-Resim mi? Şiir mi dersek ne dersiniz? 
Bak burada zorlanmadan yanıt verebılırım. İkisinden de vazgeçemem. Her ikisi de çok güzel. Resimde anlatamadıklarımı şiirde, şiirde anlatamadıklarımı resimde anlatıyorum. Renklerle oynaşmak hoşuma gidiyor. Fırçayı elime aldığım zaman renkleri tuvale sürerken başka bir dünyada geziniyorum. Bu duyguyu hiç bir terapist veremez bana ama resim yaparken yaşıyorum bu duyguyu. Aklıma gelmişken bir şey daha söyleyeyim; deprasyona giren bütün hastalara, hasta  resim yapsın yap da yapamasın  resim yaptırarak tedavi uyguluyorlar. Kısacası resim yapmak beni rahatlatıyor. Şiire gelince, uyurken bile hece sayıkladığımı söylüyorlar.
4-Elektronik yayıncılık, net ve şiir konusunda düşünceleriniz? 

Bunu kullanış biçimine bağlı. Ama endişelerim de yok değil bu konuda. Güzel yanı, daha fazla kitleye anında ulaşabilmek. Hani bir de şu piyasada ucuz kahramanlar olmasa. Yazdığın anında değişmiş bir başka isimle başa yerlerde karşına çıkması çok üzücü. Nazım Hikmet'in  şiirini bile değiştirenleri gördüm. 
Ama benim için  kitapların ayrı bir özelliği var. Raflardan indirip onlarla bütünleşmek tarif edilmez bir duygu.

5-Gurbet-sıla ve şiir dersek ne dersiniz? 

Gurbet vardır acıları yedirir
Gurbet vardır sırmaları giydirir
Kimisine dayanması güç gelir
Gurbet vardır nicesini öldürür

Gurbet acıdır, arılıktır, özlemdir. Sevdası aşka dönüşür ve

Diyar gurbet elde gezdim
Güzel olsun diye türküm
Deftare kalemle yazdım
Güzel olsun diye türküm

Hele bir de sevdalanırsan bir güzele, gurbet o zaman ateş olur. Önemli olan da bu ateşi avuçlarına alabilmek
6-Almanya' da Türkçe yazan şairlerle irtibatınız var mı? 
Evet var. Can Yoksul, Osman Dağlı,  Aşık Temeli, Ozan Emekçi, Nıhat Behram, Orhan Bahçıvan, Öner Özcan, Ozan Şiar ve eşi Aşık Şahturna ve şu an ismleri aklıma gelmeyen pek çok sanat emekçileriyle  bazen kopukluklar yaşansa da uzakta da olsalar zaman zaman iletişim araçlarıyla bağları koparmamaya çalışıyoruz. Bu arada merkezi Manheim de bulunan, Öner Özcan başkanlığında bir de ''Avrupa Türk Yazarlar ve Sanatçılar Birliği' adı latında dernek kurduk. Faaliyetlerine tam olarak başlamasa da yeni olmasından da kaynaklanan birtakım sorunları kısa zamanda aşacağından eminim.
7-Etkisinde kaldığınız şiir veya şair? Yada beğendiğiniz şairler kimlerdir? 
Zaman zaman olmuyor değil.  ''Etkilenmiyorum'' diyenleri de samimi bulmuyorum. Böyle söyleyerek ''Kendi sitilimi yarattım'' havası bana yakışmaz. Yarattımsa da okuyucu ya da gerçek edebiyat eleştirmenleri karar verir buna. İsim saysam uzar. Kısaca  gerçekten şiir yazan bütün şairleri severek okuyorum. Ayrım yapmıyorum. Üreten insanları meyve bahçesine benzetirim her zaman. Meyvelerinin tadı değişik olur; fark buradadır. 
8-Şiirimizi dünü ve bugünü hakkında düşünceleriniz? 
Son zamanlarda herkez birşeyler söylüyor bu konuda. Yok efendim ''Türk şiiri tıkanmış-mış.'' mış mışlar çoğaldı. Bence bu sözü söyleyenler dönüp kendilerine bakmalılar. Tıkananın kendilerinin olduğunu görmeleri gerekir. 
Ama şu vardır. Sanat sürekli yeniliklere gebedir. Şiir de öyle. 
Resim sanatında 'Sanatı sanat için'' deyip de birtakım renk soytarılığına girerek halkın anlamadığını halka sunmaya çalışanların yapıtlarına benzetmemek gerekir. Şiir görsel değil, söz sanatıdır. Duyurma, okuma, okutma sanatıdır. 
1-Şiirde dilin önemi? 
 Şiir deyince zaten akla gelen ilk şey dildir. Dili ayakta tutmak da, geliştirmek de şiirin kendisinde var. Nazım Hikmet'in Türk diline katkısını düşünürsek, şiirde dilin öenemimi kavrayabiliriz.
2-Türk Halk Edebiyatı ve imge şiiri dersek? Ne dersiniz? 
Bak bu can alıcı bir soru! Nereden aklınıza geldi? Bugüne kadar kimse böyle bir soruyu ne sordu, ne de akıl etti!
Maalesef Türk halk edebiyatında imge kalmadı. Veysel de,  Mahsuni'de son izlerini görmek mümkün. Batıda da son İngiliz şairler 1916, 1917 lerde kullanmışlar.
3-Niçin 'Duy Yunus Emre' diyorsunuz? 
Son zamanlarda Yunus Emre'den korkanlar Yunus'a sarılır oldu.   Sosyete kadınları bile Yunus adına günler düzenlemeye başladılar. Savaş çığırtkanları Yunus'un adıyla savaş çığırtkanlığını yapmaya başladığı günlerde bu şiiri yazdıdm. Kısacası ikiyüzlülüğün ayyuka çıkmasına bir isyan 'Duy Yunus Emre' şiiri
4-Alman Şiiri ile Türk Şiirini mukayese edersek? Ne dersiniz? 
Kesinlikle kıyaslanamaz. Zaten Alman edebiyatında son zamanlarda ele alınır şair de kalmadı denebilir. Almanya da 10 tane şair olsa Almanya'yı inanın birbirine katar. Şairi besleyen duygudur. Alman halkı duygusunu yitirmiş, makinalaşmış halk. Böyle bir halktan da şair çıkması ne derece mümkün olur siz düşünün!
5-Kayseri' den Sabit İnce üstad, Eskişehir' den üstad Rasim Köroğlu' nun soğanlarını alıp, Almanya' da size göndermiş doğru mu? Diyorlar ki soğanlar çürük çıkmış, öyle mi? 
Evet bu doğru. Sabit hocam soganlar cürük cıkınca kargoyla  bana yollamış,  Yollarken de teslimatın karanlıkta yapılmasını söylemiş. Soğanları aldığımda hava karanlıktı, ben de dikkat etmedim. O gün akşam kuru fasulye yemeği vardı; hani soğansız gitmez deyip, Sabir hocanın gönderdiği Rasim hocanın soğanlarından ağız tadıyla yiyeyim dedim. Bir de ne göreyim? Soğanların hepsi çürük. Ee almış da bulundum.
6-Net dünyasında 'atışma' konusu bir gelenek haline gelebilir mi? 
Bak bu çok hoş. Ben de ilk kez nette denedim ve birşeyler öğrendim. Aslında gelenek haline getirebiliriz. Sık olmasa da ayda belli bir gün düzenlenebilir. Ben bu işi bayağı sevmiştim. Umarım devamını yaparız..
 
   
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden