HARUN YİĞİT / VADANDAS OSMAN'IN YERINE HOS GELDiNiZ
  Faruk ÇAĞLA’dan MEKTUP VAR
 

 Karikatürist Faruk ÇAĞLA’dan MEKTUP  VAR…

Faruk Çağla ile 1985 yılının Kasım ayında tanıştım. Almanya’nın Braunschweig şehrinde Alman sendikalar birliği DGB’nin düzenlediği kişisel resim sergim vardı. Bu sergiye bir sol siyasi örgüt aracı olmuştu. Derneğin, benimle ilgili düzenlediği açılışından sonra hep beraber derneğin lokaline gitmiştik. Az sonra yanında birkaç kişiyle birlikte, uzun saçlı yakışıklı bir genç arkadaş içeri girdi. O an beni O’nun la tanıştırdılar ve “Faruk Çağla, Karikatürist ve grafiker.  Türkiye’den tedavi için geldi.” Dediler. Faruk’la oturup az dertleştik. Memleket havası kokuyordu.  O zaman Faruk’un birbirinden harika çizgilerden oluşan ve taa bugünleri bile anlatan mükemmel karikatürlerden oluşan bir kitabi çıkmıştı. İmzalayıp verdi. Beni oldukça etkilemişti çizgileri. Bazı çizimlerime “Özellikle karikatür çizmeme” ilham olmuştu o kitap. 
Aradan yıllar geçse de Arada bir mektuplaşıyorduk Faruk ile. Almanya’dan Türkiye ye taşınınca o mektuplar da kayboldu. Ev taşımak değil ülkeden binlerce kilometre taşınmak çok kötü bişi…
2009 sonu 2010 yılı başında Türkiye ye dönüp Antalya’ya yerleştim.  Bu arada eksikliklerim arkadaşlarıma ulaşabilmekti. Bu da birkaç yılımı aldı. 2012 yılı sonlarında sosyal medya aracılığı ile ulaşabildim Faruk Çağla’ya. Yazışmalar. Telefonlar derken görüşemedik ama sık olmasa da senede birkaç defa telefonlaşıyor, uzun uzun konuşuyorduk. 
Son olarak hastaneye yattığını duyar duymaz aradım. Daha önce de hastaneye yatmıştı. Normal karşıladım bu defa da… Ve bana “Haruncuğum sesim iyi çıkmıyor, zorlanıyorum. Atlatayım şu hastalığı mutlaka arayacağım seni.” Dedi. Maalesef bir daha görüşemedik.
Kudretli Doğa Ana Faruk Çağla dostumu koruyup kollasın. Şelalelerinde yıkayıp, çiçekleriyle parfümlesin.  Anısı önünde saygıyla.
Harun YİĞİT
 
Not: 17 Şubat 2013 tarihli bana yazdığı Mektup.

Haruncum şimdi yazabiliyorum kusuruma bakma. Hastalıklarla boğuşuyorum. Torun sevme yaşımda hâlâ çalışıyorum. Genelde hayattan şikâyet etmezdim ama bu yaşta para kazanmak için çalışmak yoruyor beni artık. Seninle iddiaya girerim, yenge istediği için Türkiye'ye döndün. Antalya dünya kenti diyorlar ama Türkiye dünya memleketi değil ki, Antalya dünya kenti olsun. Çarpık gelişmiş Türkiye’nin turizm kendi o kadar. Dışarıda polis yine Türk polisi, devlet hastanesi yine vatandaşa köpek muamelesinin yapıldığı devlet hastanesi. 
Şu Almancılar niye Türkiye’ye kesin dönüş yaparlar anlamış değilim. Karikatürcü bir dostum var Organ Coplu adında, 5-6 yıl önce Kanada'ya göçmen gitti. Türkiye’yi özlüyor musun diye sormuştum, Türkiye tatil için harika demişti, demek ki buz gibi Kanada'dan ancak tatil için özleniyor Türkiye... Bir de akrabaları bol olanlar akrabalarını özleyince Türkiye’yi özlediklerini sanıyorlar. Sağlam bir Türk aydını iyi bir İngilizce veya Almanca bilse; yabancılarla edebi düzeyde yazışabilse ve su gibi yabancı dil konuşabilse; Türkiyeli olmaktan çok, dünyalı gibi olur, kanaatindeyim. Türkiye dayaklar ülkesidir, o nedenle şoförler mi, polisler mi dövdü diyor yenge. Böyle bir soru ancak Türkiye için geçerlidir. Şükret Antalya’da içkili gezebiliyorsun. İstanbul’da olsan, içkili vaziyette düşsen, yenge diyecek ki; dindarlar mı dövdü?
Bir çok eski solcu; dünyalı olmayı; burjuva ve sosyetik olmakla, solcu olmayı da köylü ve feodal olmakla karıştırıyordu benim Almanya dönemlerimde. Baksana Fakir Baykurt bile çizerliği hemencecik oracıkta, trende, otomobilde, teleferikte, paraşütle atlarken vs yapılabilecek bir şey olarak anlatıyormuş. Ben bu yüzden dernek kurdum, grafiker dayanışma derneği diye. Grafikerlik de çok basit, herkesin yapabileceği, azıcık fotoşop bilmekle herkesin becerebileceği bir meslek olarak görülüyor Türkiye’de. Çok ucuzlatıldı ve yerlerde sürünüyor...Rahmetli Fakir Baykurt’la bir konuda daha anlaşamamıştık.Kendisi Almanya’da roman yazıyor, edebiyat günlerine katılıyor, Duisburg belediyesinden az da olsa maaş alıyor, oturma izni sorunu yok, formalite icabı her yıl iznini uzattırıyordu, ben ise maaşım yok, ancak sergi açarsam 300-500 mark kazanıyorum, ayağım sakat, ameliyat olursam bakacak kimsem yok, benimle kendini bir tutuyor, beni bencillikle suçluyordu.Neymiş? Onun kalp hastalığı varmış. İşte şimdi benim de var. Türkiye’de kalp hastalığı olan hemen ölür Almanya’da ölecek olanı zorla yaşatırlar... Fakir Baykurt Türkiye’ye döndü, 3 yıl içinde öldü. Dönmeseydi daha çok yaşardı... Aziz Nesin bile benim için ameliyatım için toplanan paraları PKK’lı bir kıza vermelerine göz yumdu.Ben çok ilginç şeyler yaşadım Almanya’da.Ben Almanya’da karikatür ve resim sergisi açtığımda tanesi 300 marktan eserlerimi satıyordum en az 30 resim satardım, iki yıl sonra İstanbul’a döndüm tanesi 50 marktan 3 tane resim satamadım vatanımda.
İsmail Çoban adlı bir meşhur ressam vardır Wuppertal'de, Türkiye’de olsa dilenirdi, açından ölürdü, Almanya’da krallar gibi yaşadı. Almanya’da bir grafiker şu anda en az 1900 Avro maaş alır, burada 900 lirayı zor alıyor.Hele şimdi Almanya’nın kriz zamanı, 1980 ile 90 arası altın çağlarıydı Almanya’nın. Karı koca çalışanlar Türkiye’de 3-4 tane villa diktiler.
Biz geldik gidiyoruz Haruncum, sen Antalya’nın tadını çıkar. Türkiye’de en ucuz şey hormonlu gıdalardır. Türk halkı yesin ve 60’ını göremeden ölsün diye İsrail malı hormonlu sebze ve tavukları verirler Türk halkına, sen orada doğal gıda buluyorsan onları yemeye bak. Türkiye’de en pahalı şey bilgi ve enerjidir, halk öğrenmesin diye. Dünyanın en pahalı elektrik, internet ve benzinini kullanırız burada. Gençler 3 çocuk yapsınlar ve ABD’nin orta doğudaki ordusuna asker olsunlar, 35 inde yaşlansınlar, 50 sinde ölsünler ister devletimiz halkını... Ölmeyenler ise 65 ine kadar çalışsın sakın emekli maaşı almasın. Ben Augusburg’da hastanede 84 yaşında bir Alman dedeyle aynı koğuşta yattım, adam ameliyat olmuştu, burada 60 ı geçeni ameliyat edemiyorlar masada kalır diye.
Türkiye’yi sadece Antalya’dan ibaret sayarsan çok mutlu olursun Haruncum, bence de öyle yap, ömrünü uzatmaya bak orada ama sokağa çıkarsan Türkiye ile karşılaşırsın ancak bahçeli evin Antalya’dır, Antalya’nın sokakları da ne yazık ki 72 milletten insanla dolmuştur. Beni tanımayan Türkiye düşmanı sanır. Oysa kimse bilmez; cehalet düşmanıyım. 
Resim, Edebiyat ve Şiir... Bunlar tam burjuva uğraşları kimine göre... Kimine göre ise dünyayı değiştirmenin aracı olan sanat dalları, kimine göre kendini geliştirmenin yolları. Hangisinde huzurlu oluyorsan, hangisinde mutlu oluyorsan onu yap. Kimseyi takma. Öyle ressamlar var ki bokunu parmaklayıp tuvale sürse sanat sayılıyor. Bütün olay marka olabilmekte. Emekliysen al emekli maaşını, bahçede şezlongda uyu, kuş sesleriyle uyan, doğal gıdalarla beslen, sağlıklı kalmaya çalış ben beceremedim, sen becer. Çocuk var mı? Belki de torun bile vardır. Mutlu olmana bak, mutlu olanın ömrü uzun olur. Selam ile...

Faruk ÇAĞLA

 
   
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden