HARUN YİĞİT / VADANDAS OSMAN'IN YERINE HOS GELDiNiZ
  BİR BEN VAR BENDE
 

Harun YİĞİT

BİR

BEN VAR BENDE

Bu kitabın tüm telif ve yayın hakları 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince yazarına aittir.

 

BİR BEN VAR BENDE

 

Rüzgârın

Kanadı kırık

Eskisi gibi esmez

Hasretim gül kokuna

Haydi, biraz gel

Yakına

 

Bir

Garip

Sevdaya

Kapılmışım

Karanlık bastı

Bak yine yalnızım

Hüzün çöker içime

Yanan mum ışığında

İçtiğim şarabın

Gel tadına bak

Haydi, sen de

İçime

Ateş

Yak

 

Gel

Duy beni

Bende bir ben var

Başka yerde arama

Çek elini dokunma

Bende açtığın

Yarama

Yâr…

 

 

 

 

ZULÜM ÖLDÜRDÜ BENİ

 

Sevgi doğurdu

Umut yaşattı

Zulüm öldürdü beni

 

 

 

 

SEVDALANMAK

 

Yaşamak, sevdalanmaktır

Sevdalanmak,

Yeni bir can yaratmaktır.

Doğum yapan analar gibi

Acısına dayanmalı sevdalanan...

 

 

 

 

 

LAZALOĞLU’NA

 

Sen

Bir kucak sakal değilsin yalnız

Tel tel özlem

Örgü örgü sevdasın

 

Sen

Bir kucak sakal değilsin yalnız

Kol kol, bacak bacak direniş

Parmak parmak, tırnak tırnak emek

Boncuk boncuk alın terisin

 

Sen

Bir kucak sakal değilsin yalnız

Tepeden tırnağa Anadolu

Biraz fındık

Biraz tütün

Biraz zeytin

Biraz hamsi

Biraz kara pancar

Biraz da portakal, limonsun

 

Sen

Bir kucak sakal değilsin yalnız

Bir gümbürtüyle açtın yürek kapımı

İçeri girip

Dost sedirine bağdaş kuran

Lazaloğlu

Sen

Bin kucak sakalsın.

 

14.11.2014

Ali Orhan Lazaloğlu’na

 

 

 

 

 

 

 

GÜNEŞİN GÜCÜ

 

Renkler,

…… güneşe göre değişir

Gölgeler,

…….güneşe göre döner

Ay bile

…….güneşe borçludur

Ay olduğunu…

 

 

 

 

 

BİLMİYORDUM AĞLAMANIN GÜZEL OLDUĞUNU

 

Bilmiyordum

Ağlamanın bu kadar güzel olduğunu

Acıyı akıtarak

Sevgiyi suladığına şahit oldum

 

Üşüdüğümü hissettiğim an

İçim yanıyor

Acılarım kazındı beynimin taa derinliklerine

Kalbimdeki yaralarla sevişir oldu

Ömrüm tükeniyor seni sevmekten

Hâlâ seni sevmeyi öğreniyorum, sen yokken

 

Kapatmışlar Cennet’in kapılarını

Bütün yollar Cehennem’e çıktı

 

Yıldızsız gecelerde çağırma beni

Havada parıldayan yıldızımsın

İstemem yanıp sönmeni

Sürekli parıldamalısın geceme

Sönük kalır yanında

Nur dediğin kutsal ışık

 

Gözlerindeki yorgunluk

Bakışlarındaki uzaklık

İçimi üşütüyor.

 

Sağır günün sonunda

Dilsiz gecede sensizliğe büründüm

Bilmiyordum

Ağlamanın bu kadar güzel olduğunu

 

Gel

Gül artık…

 

 

 

GÖRÜYORSA BENİ

 

O kadar yoruldum ki

………..mecalim kalmadı

……………yıldız seyretmeye

Görüyorsan yukarıdan

Beni bul.

 

 

 

 

 

GÖZLEM EVİYİM

 

İçim dışım ırmak oldu

Senden doğup

Sana akar

Ateşlere attım ruhumdaki her şeyi

Yangınlardayım şimdi…

 

Bir gözlem eviyim

Yalnızlığımın ortasında

İsyanlardayım şimdi…

 

 

 

 

BİR ADAM 

 

Çevresi insanlarla dolu

Bir adam tanıdım

Kalabalık ortasında mutlu mu mutlu

Muhabbette görürdüm onu

İki elini iki yana açar

Her gülüşünde

Görünürdü ağzında tek dişi

 

Yaşasa da beton duvarlar arasında

Eksik olmazdı sağ parmağı iki dudağı arasında

Sol parmağı ise basılı kalırdı

Toplumun kanayan yarasında

 

Kulağı kirişteydi

       Ayak sesimden tanır

Ayağa kalkardı

Daha ben içeri girmeden

 

Kalbini kalbime dokundurur

Öyle kucaklardı

Ayrılmak için ayağa kalktığımda

Gözüme bakardı;

“Gitme, biraz daha kal” dercesine

Bir adam tanıdım

Yapayalnızdı

Mahşerin ortasında…

 

 

 

 

SAKLA HÜZNÜMÜ

 

Dönmesem bir gün

Sakla hüznümü

Sabır gizlenmiş                                    

……… Kehribar tanelerini koklarken

Belki hasretle hatırlarsın beni

 

 

 

YENİ YIL

 

Her

Gelen

Yeni yıl,

Takvimlerden

Sararıp düşen

Yaprak mı sanırsın?

Ayakların altından

Akıp giden ince yolu

Bastığın toprak mı sanırsın?

Ardına bakmadan yürü yolcu

Haydi geç artık bu yol toz olmadan

Güzel sevilmiyormuş naz olmadan

Sakın ha buralarda bırakma

Yürüyeceksen bu yollarda

Al götür yüreğini de

İçindeki köz ile

Seveceksen eğer

Fermuarını

Aç gönlünün.

Eskiyor

Yıllar

Bak...

 

Nazım şekli: Gülce üçgen

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HER GECE

 

Seni görmek için

Her gece

Önce gökyüzüne bakar

Sonra yatarım...

 

 

 

 

EY ŞAİR

 

Eyvallah etmem

Ne kara üzüm göze

Nede gül yüze

Bunlar değil mi?

Beni benden alan?

Siz yazın

Siz dem vurun bre şair milleti

İnce bele, fidan boya.

Rengârenk gözlere

Velhasıl

Bütün güzelleri siz şairler

Körü, topalı da Ökkeş usta sevmiş

Bana da yatalak kaldı

…..Haberin olsun şair

……Çıkarım yok sevdadan

…….Beklentim olmadı hiçbir zaman

…….. ne tenden, ne dinden!

 

Eyy şair;

Güvercinden, ser çeşmeden

At palavrayı Karcoğlan'dan

Yunus’a odun,

Karıncaya gölge ol

Ne fark eder konuşamıyorsak aynı dilde

Dergâh dediğin şimdilerde ahıra dönmüş

Yürek bir parça et değil mi?

Yağmur çeşmeye küsmüş

Sen ne konuşuyorsun a’bre şair

Rüzgâr anlamaz senin duanı

Edeceksen bana et

Anlayanın olsun bari...

 

 

 

 

 

♣♣♣

 

Umutsuzluk

Ölümcül hastalıktır

Hayatsa

Dikenden bal yalamak…

 

 

 

 

 

ŞARAP VE KADIN

 

Kadını soyunca güzel

….sevince özel olur.

Kadehe ne gerek

....başkadır tadı kırmızı şarabın

İçilirse göbeğinde bir kadının

Hele de sen isen bu kadın

Parıldayan mum ışığı gibi

....gökyüzüne yazarım

....yanıp sönsün diye adın...

 

 

 

 

AŞKIN TANIMI

 

Aşkın tanımı

Eğilmekse eğer

Önünde senin

Bekleme boşuna gülüm

Acı çekmeye dünden razıyım

Ben kendime

Ben insana yaraşanı

Çoktan seçtim bile

 

Yeryüzünün bütün çiçeklerini

Fırlattım gökyüzüne

Sen uzanıp alasın diye

Yine de sevdiğim

Cennet’in hurilerine

Değişmem seni

 

Bir ulaşılmaz sevdayla yoğruldum

Ovaların yazıyım

Türkülerin sazıyım

İçimde yanan sızıyım

Yazık ki

Yazık ki deli gönlümün yalnızıyım…

 

 

 

 

 

 

 

♣♣♣

 

Anadan doğma

Bir çocuk saflığında

Kırık bir kalp bıraktım avuçlarına

 

 

 

 

 

YİNE AĞLADI GÖKYÜZÜ

 

Utancından

Bugün erken battı güneş.

Karanlık tez bastırdı

Birbiri ardına

Kaydı yıldızlar

Yine öfkelendi kara bulutlar.

Bir o kadar çıldırmışlardı.

Uzadıkça uzadı bu gece.

Doğmuyordu güneş utancından.

 

Bu gece, yine ağladı gökyüzü.

Hitler Almanya'sında

Yahudi çocuklarına ağladığı gibi

Bu gece

Yine ağladı gökyüzü

Dünya’nın bir yerlerinde

Öldürülen çocuklar için...

 

 

 

 

 

 

♣♣♣

 

Sen geven etrafında biten kekik

Ben senin etrafında dolaşan keklik

 

 

 

 

 

DUR GİTME

 

Bir
Tufan,
Gümbürtü…
Kopup gelen
Yüreğimizden...
Acılarımızı
Bala sürdük be gülüm…
Şimdi küsmüş gidiyorsun
İnanmam, inanamam asla
Hatırı yok mu geçen günlerin?
Hem ağladık, hem de güldük be gülüm!
Tel tel olduk, hep döküldük be gülüm!
Hüzün bulutunu göğe savur
Bırak çantayı otur şöyle
Kahven nasıl olsun söyle…
Hani çile kaymaktı?
Gelecekti bahar
Gül açacaktı…
N’oldu şimdi?
Dur gitme!
Gitme
Can!..

 

Nazım şekli. Gülce üçgen

 

 

 

♣♣♣

 

 

Açarsın avuçlarını nice umutlara

Düşlerini parçalar Haziran sıcağı

Acır içine

 

ÇENGİ OYNUYORLAR AŞKIN ÖNÜNDE

Eyyy acı
Başımın tacı
Rüzgârın çığlığını dinle
Yanmak, ateşe mi mahsus
Cehennem bile ağlıyor yanmalarıma

 

Vitrinlerde süs yapmışlar aşkı
Ucuza değil
Artık bedava
Bir şişenin içinde keskin şarap
Gecenin ayazında kuytu bir köşede
İçildikçe çengi oynuyorlar
Kutsal dediğim aşkın önünde

 

Eyyy acı
Başımın tacı
Rüzgârın çığlığını dinle
Yanmak, ateşe mi mahsus
Cehennem bile ağlıyor yanmalarıma

 

Karanlığın yalnızlığı düştü içime
Yürekler taş
Mevsim kış
Geceler sarhoş
Bir gönül kapısı çaldım
İçerisi bomboş
Şişeler dökülmüş
Aynalar kırık
Nasır tutmuş
Gönül dediğim

 

Eyyy acı
Başımın tacı
Rüzgârın çığlığını dinle
Yanmak, ateşe mi mahsus?
Cehennem bile ağlıyor yanmalarıma...

 

 

 

 

♣♣♣

 

İşini Allah’a bırakıp

“Allah Kerim” diyorsun

Başkalarında bahane arama

Kendini tanı

Onu, bunu karalama….

 

 

 

 

EYLÜL

 

İşte, yine geldi Eylül
Mevsimin en zor ayı
Ağaçlara bakmak bile yetiyor
Eylülü anlamak için
Pencereden dışarıyı seyrediyorum
Sararmaya başlamış yapraklar
Renklerin çılgınlığı uçuşuyor havada
Of ki ne off
Bir olgunluk biterken
Bir çılgınlık başlıyor
Eylül aşinalıklarında
Yitip gidenlerin yanık tütsüsü kokar
Eylül'de olmak zormuş be gülüm

 

Yeni bir sevdaya yelken açmışım
Kanayan yaraya döndü yüreğim
Kırk bin gecenin hüznü saklı içimde
Çıplak tene düşen
Kamçı kadar acılı
Midemdeki öd suyu kadar zehirli
Aşk kadar tutkulu
Eylülde
Kristal gibi kırılmalarım
Beni meçhule götürür
Hüzünleriyle birlikte eme eme
Eylül'de sevmek zormuş be gülüm

 Oysa şimdi
Bir başıma ve yalnızım

 

Sarılıp kucakladıklarımın

Terk edişleri düştü içime
İhanetleri yaşatanların
Orospulukları geldi aklıma
Bir de
Hera'nın  Zeus'u aldatışı
Aklımı baştan alıyor
Yunanlı Afrodit kadar güzel dilberler
Hani
Bağ bozumu rengindeki solgunluk var ya
İşte öyle ürpertici
Eylül'de yalnızlık zormuş be gülüm

 

Sabah serinlikleri üzerimde kırağı
Kısrak huylu
Tay bakışlı bir güzel edasıyla
Ilık rüzgârları değer akşamları alnıma
Eylül yağmurlarında
Başlamadan yitirmişim sevişmelerimi
Ellerim boşluğunda dolaşır
Yüreğim yalnızlığında üşür
Eylülde gülmek zormuş be gülüm

 

Tükenen zamanda
Bir yerlerim sararmış
Hüzün gibi akıtıyor beni Eylül
Sona doğru tüketiyor beni Eylül
Mahzun görünüşünde
Ölümün tehditkârlığı yatıyor
Kim ne derse desin
Eylülde ölmekten korkuyorum
Eylülde ölmek zormuş be gülüm...

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Tek başına

Bir otuz beşlik içecek kadar

………………..büyümüşüm

Artık rahat ölebilirim.

 

 

 

 

GECEDE GÖZLERİM BOŞLUĞA ASILI

 

Dün yine
Karanlık gecede

Gözlerim boşluğa asıldı
Ellerim sensizlikte
Yüreğim hasretinle
Hep seni aradım
Hep seni arzuladım...
Her an kapı çalacak diye
Kulaklarım seste

Dün gece
Seni düşündüm yine

Hayallere dalıp

Özlemle sardım

Çıplak tenini
Nefesimle okşadım
Özlemin özünde
Sana ulaşmanın tadını yaşadım.

 

Yağmur olup
Alnına değen damladaydım
Aktım dudaklarına
Ruhuna inmek için
Dolaştım damarlarında
Diz çöktüm önünde
Dağların kekiğini tenine sürdüm
Keklik olup
Etrafında sektim.

 

Dün gece
İki çıplak tenin arzusunu yaşadım
Sen bende var oldukça

 Hep yaşayacağım…

 

 

 

 

GÜLÜM

 

Gecemde yıldız, ay mısın?

Efil efil esen yelim

Feryat ettim duymuyorsun

Bülbülüne küsen gülüm

 

 

 

 

GÖNLÜME GİZLENEN YÂRİM

 

    Baharın müjdecisi
…….çiçek açan kirazım
Ayva kokulum
Nar tanem
Bir tanem
Seni
Senin kadar
Seni
Kendim kadar özledim
Al tut ellerimden
Götür beni de yanında
Taşı
Taşıyabilirsen yüreğinde

Her gündüz
Kendi sıyrılır geceden
Her sevda
İçinde taşır acısını

Dört mevsim
Dört ayrı sevda
Dörde bölündü yürek

Kuşlar bile
Naza çeker oldu kendilerini
Her mevsimde ayrı yurt
….……………. ayrı yuva

Kan damladı toprağa

 Ağaç yeşile bezendi

Kucak açtı kurda kuşa

Başladı hasretçe oynaşa

 

Eyy sevdiğim
Aç yüreğinin kapısını
Bir başıma kaldım
Hava soğuk
Üşüyorum sensizliğin ayazında
Aç yüreğinin kapısını
Yavaşça gireyim içeri

Gül yüzlüm
Güzel gözlüm
Baharım
Güzüm
Nazım benim


Haydi
Uzat ellerini

Bir başıma koyma beni

Bir bilsen
Bir bilsen nasıl severim seni
Eyy benim
Gönlüme gizlenen yârim…
                      

 

 

 

♣♣♣

 

 

Bir yanda ölüm

Bir yanda ganimet

Seçme lüksün bile yok!..

 

 

 

 

 

GÜLE GÜLE KAPTAN

 

 

Şafak sökmeden önceydi
En karanlık anım
Ölmek üzereydim
Vahanın yeşilini uzaktan gördüğümde

 

Bir gece
Karanlık ortasında
Bir başıma ve yalnızdım

Kan aksa da gül yaprağından
Bin gül tomurcuklanır
Tarumar olmuş
Gönül bahçemin toprağından…

 

Yelken açmışken başka denizlere
Güle güle kaptan
Güle güle
Bekleme beni.

    Yürek ister
Fırtınalı denizlerde dolaşmaya                

 

 

 

 

 

SENİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM

 

Alışkınım ağlamaya
Kim bilir?
Belki de hoşuma gidiyor acı çekmek
Gülmek benim neyime!
Senin gibi güzele yaraşır elbet
Gönül işte
Hep böyle ister

Bilirsin,
Güzel şiirler acılardan doğar
Gözlerin öyle güzel ki
Her baktığımda iliğime işliyorsun
Sıcacık bakışlarında alev gibi yakarak
Yüreğime akıyorsun
Acıların bile en güzeli bu olsa gerek
Uzatıp elimi
Güzel gözlerini avuçlarıma almak istedim
Varsın yansın gözlerinin ateşinden
Hem yüreğim, hem avuçlarım
 

 

Uzanıp saçlarına dokunmanın tadı
Hayal olsa da
Gözlerimi kapadım
İliğime kadar nefesimi çektim
Dağıt saçlarını
Bakışların doru atın tayı gibi
Kim bilir, huyun kısrak
Vur yumruğunu göğsüm üstüne
Yüreğim kanamış neye yarar
Ne zaman iki gözüne baksam
Beni benden alıyor
Ne zaman seni düşünsem
Aklım baştan oluyor 
Ahh
Bir uzanabilsem sana
Şair olup şiir yazsam
Sana ulaşmayı öyle çok isterim
Yine de güzel gözlüm
Yine de
Birkaç cümle ile sana ulaşmanın tadını yaşadım
Sen
Sen denizler kadar yüce
Gökyüzü kadar ulaşılmazsın
Unutma be gülüm, unutma

Sözün kısası

Şiir kokulum
Seni çok ama çok özleyeceğim...

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Kadehim çatladı sabretmekten

Şarabım döküldü senin yüzünden…

 

 

 

 

 

DİL YÜREKLE BİRLEŞMEYİNCE

 

Kalbini

   teraziye koydum

Umudunu

   bedeninle tarttım

Bakışlarını,

   gülücüklerinle birlikte bir kilitleyebilsem.

Oturacak her şey yerli yerine

 

Düşünen tohum

Doğuran toprak

Konuşan yaprak dinleyebilseydi beni

Hafiflerdi gönül yüküm.

 

Neye yarar

Dil yürekle birleşmiyorsa!

Azı da çoğu da aynı

İkiyüzlülüğün tartısı mı var?

 

 

 

 

 

ARTIK SAVAŞLARDAN YILDIM

 

“Bir şiirde ölmekmiş

Laf mı seninki de!

Ben her gün ızdırap çekiyorum...

Bir şiirde ölmek kurtuluş olsa gerek

Ben,

Her gün kurtulmanın yollarını düşünüyorum

Kim oluyorsun ki sen?

 

Acıları tattıktan sonra

Bulsaydım bir çıkış yolu

Ne seni

Ne de şiirini tanırdım

 

Ne ceylanlar gördüm

………………abdalların kucağında

Ne çakallar gördüm gariplerin ocağında

Boşuna kıvranma

Ben acıyı acıyla tartıp

Zulmü kerpetenle söktüm

Var git işine arkadaş

Sen kimsin ki bana acı vereceksin?

Bir elim havada

Bir elim toprakta

 

Yağdanlıklar sarmış yağlığımı

Ben her gün bin şiirde öldüğümü

Nereden bileceksin?

Belli ki

Geçmemişsin ölümün kıyısından!

Var git işine

Alışmışsın hayalperestliğin çimeninde dolaşmaya...

 

Şubat gelmeden

Çiçek açmış kiraz, kayısı

Dünya tersine mi dönüyor?

Ben mi şaşırdım?

Söyleyecek sözüm çoktu ama

Sözcükleri derin çukura düşürdüm.

Artık savaşlardan yıldım,

Bıktım,

"Yeter" dedim.

Duy sesimi arkadaş

Bundan sonrası barış

Barış

Barış

Var mı bundan güzel yarış?

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Şiir şiir gözlerimden

Türkü türkü gönlüme aktın

Beni sendeki ateşte yaktın

 

 

 

 

CEHENNEME GELİR MİSİN?

 

Her aklıma geldiğinde

Üzülüyorum acılarıma

Seni gördüm bir ağacın gölgesinde

Sarılıyorum hasretinle

Bir defa olsun

Benimle cehenneme gelir misin?

 

 

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Ve kadın erkeği doğurdu

Birlikte tanrıyı yarattılar

 

 

 

 

 

 

 

BAYRAM  

 

Şu

Yokluk

Utancı

Her yerde bir

Tok tokluğunu

Bilmez yokluğunu

Hırsız var koca koca

Bayramlar bahanedir hoca

Aşağı bayram, yukarı bayram

Fakirlik edebiyatı yapanlar

Fakir soyar oldular, yoldan sapanlar

Allah'ı unuttu mala mülke tapanlar.

 

Seçimden seçime bayram yapıyor

Siyasetçi birer fakir kapıyor

Hırsına kapılan yoldan sapıyor

Ali hoca Ali hoca

 

Bayramdan bayrama zamlar bu ayda

Kazalar, feryatlar, gamlar bu ayda

Daim soyguncular, kemler bu ayda

Ali hoca Ali hoca

 

Bu çağın fukarası

Haddini bilmez

 

Alışmış sadakaya

Sıkıya gelmez

 

Bayram gelmez Bayram, Bayram olalı

Bayram bilmez Bayram, Bayram olalı

 

Açlıktan utanıp eridi Bayram

Boynunu bükerek yürüdü Bayram

Zoraki ayağın sürüdü Bayram

Bayram gelmez Bayram, Bayram olalı

 

Arife günleri hatırın sorduk

Bayramdan bayrama Bayram'ı gördük

"Seni sevdim" diye vurduk ha vurduk

Bayram bilmez Bayram, Bayram olalı

Bu

Bayramlar

Aratır oldu

Geçip giden yılları

Şimdi, kutlamakla geçiyor

Cepten cebe üç beş kontörle

Acep nasıl geçer gelecek bayram?               

 

  Nazım Şekli: Gülce buluşma

 

 

 

 

 

 

 

 

KOKUNU ÖZLEDİM

 

Karasevdanla yanarken

Hayaliyle seviştiğim kadın

Sen gözyaşımı içerken

Ben kokunu özledim…

 

 

 

 

 

BÜTÜN TANRIÇALARIN TANRISIYIM

 

Sevdaların başıyım
Sevdalıların gözyaşıyım
Bir sevdayla sarhoş olmam bilirsin
damardan kırmızı şarap versin kanıma

Gönlümün bir gülüsün
Ben senden, sen benden delisin
Kanımı kanlar içinde bilirim
ne kadar mikrop var ise sürsün kanıma

Davar gibi sağılma
Damlanın içinde boğulma
boşa kulaçlamamalısın deryaları
Erecekse eğer gelip ersin kanıma

Benim gibi yanarsan
dağın yamacında pınarsan
araya, araya yolunu bulup
Şu gönlümün ırmağında varsın kanıma

Yettiniz  be canıma
Şehvet ile gelin yanıma

Bütün tanrıçaların Tanrısıyım
        aranızdan en dişisi girsin kanıma


01.10.2008 Hannover/Köthenwald

Nazım türü: Gülce tekil

 

 

 

 

 

KOYUNSUN

 

Sana "Kardeş" desem olmaz!

Ben zekâmla

Sen içgüdünle yaşarsın.

Dış görünüşümüz benzese de

Ben düşünen insan

Sen koyunsun, koyun

Olmaz ya;

Hani Hak'tan bir nida gelir

Düşünüverirsin diye

Koyun da olsan

Birkaç sözüm var

Kulaklarını aç, dinle beni

Gözünü aldatmak için

Yeşile sürmüş çobanın

Ahır değil elbet otladığın yer

Etrafın dikenli tellerle çevrili

Çevrende gördüğün yeşil

Ot değil

Kendi bıraktığın halttır halt...

 

 

 

 

 

 

 

 

KARANLIĞIN ÖLÜM KUŞLARI

 

Kör karanlıkları

Ölüm kuşlarıyla

Uygarlığa taşıyorlar

Yıldızların ışığı

Yol gösterir yolsuzlara

 

 

 

 

HASRETLİK VARSA

 

Rüzgâr vurdu alnıma

…....bir ağustos ayının ortasında

Neymiş serinlemek

..…..toprağı kavuran günün altında

 

Bulutlar küsmüş gökyüzüne

Dalıp gidiyorum

…….uçsuz bucaksız mavi derinliklere

Toprak yarık

Yürek yarık

Yağmur damlasına hasret

…….alnımın orta yeri.

Tadı başka oluyor özlemin

Eğer hasretlik varsa.

 

 

 

 

UTANACAKSINIZ

                      Bakmayın Bosna’ya

 

Bakmayın Bosna'ya
Zulmün eşiği
Ölümün beşiği
Avrupa'nın göbeğindeki sancı
Eyy uygarlığıyla övünenler utanacaksınız,
Utanacaksınız bakmayın Bosna'ya

Açlıktan iskeleti çıkmış insanlar
Çukurlarda onurlarıyla kucaklaşmış cesetler
Köpekler dolaşıyor sokaklarda
Salyalı ağızlarında insan etleri
Eyy insanlar söyleyin
Ben mi can verip dirilttim
Bosna Hersek'te Hitler’i

Akıtın bakalım bunca mazlumun kanını
Vakit henüz o vakit değil
Doğacak güneş
Eyy insanlar
Yetmedi mi?
Uygarlık dediğiniz makinelerin aldığı can
Yetmedi mi?
Toprağın bebeklerden emdiği kan
Bin acıyla
Ölümün yükünü taşır oldu çocuklar
Utanır oldum insanlığımdan
Duyun bunca feryadı
Eyy insanlar
Artık yeter
Bebeklerin üstüne yağmasın kar...

 

 

 

 

 

 

 

BEKLEME

 

Öyle inan ki

Beslediği kinden utansın

Hoşgörün karşısında

İnandığı dinden utansın

 

Öyle acı çek ki

Ateşi gözlerinde

Acısını yüreğinde hissetsin

Öyle sev ki

Nefretinin duvarları bile sevgiyle örülsün.

 

Öylesine özlemle bekle ki

Bir gülüşünü görmek

Çektiğin acılara değsin...

 

 

 

 

 

SENİ ÖZLÜYORUM

 

Saçlarının savruluşunu rüzgâr belirler

Engel olma özgürce dolaşsın

Rüzgârın keyfine kalmış okşamak

Seni okşamayı en çok ben özlüyorum…

 

 

 

 

 

 

İÇİNE KAN SOKMASAN

 

Üşüyen kent değil

…bilir misin yalnızlığı?

Yüreğin kapalı

…adımların sesine

Uzayan hece değil

…gecedir

İyi seç isyanın zamanını

Güvenmesini bil

…kelimeler yüreğindense

İşin içine kanı sokmasan

Korkmana gerek yok

…nasırlanmış yüreğinde büyür sevgi

 

 

 

 

BABAM

 

Ekmek deyince

Aklıma ilk gelen

Onur deyince benliğimde olan

Yetmişinde bile

Kazma vurdu yorulmadan

Terzi Yusuf gelir aklıma

Yani babam

Herkesin babası kendisince

“adam gibi adam’’

Benim babam da bana

 

Ne içkisi

Ne sigarası

Ne de kumarı var

Günah olduğu için değil

‘Sağlığa zararlı’ demişti bana

 

Seksenini aşsa da

Hâlâ

Yirmisinde delikanlı gibi

Umutları

Taze ve diri

Ufku geniş alabildiğince

 

Umut

Direnç

Mücadele deyince aklıma

Terzi Yusuf 

Yani babam gelir aklıma

 

 

 

 

ÖZGÜRLÜK ŞİİRİMİZ

                                      

Türkü söyleyemem

Pek öyle içli değildir sesim

Sana bir şiir okusam dinler misin?

Sen ey...

Seherde tatlı uykularımı süsleyen

Gündüzümün hayali

Gecemin düşü

Gözlerimin yaşı

Uzanırım sana

Gönlümün kuşu.

Haydi,

Uzat bana ellerini.

Alıp başımızı

Seninle varalım yeşil bağlara

Çıkalım birlikte karşı dağlara.

Sesimizi salıp rüzgâr önüne

Duyuralım haydi bütün sağlara

Memleketimin dağlarında

Vursun sesime sesin

Kurşun gibi öte öte

Yırtsın karanlığı

Haydi bitanem

Haydi,

Birlikte okuyalım

Özgürlük şiirimizi...  

 

 

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Küçücük yüreğinle

Çok güzelsin çocuk

Umut açarsın

Umutsuzlar diyarında

 

 

 

 

ÇOCUKLAR

 

Çocuklar

Ço cuk lar 

Çıp lak a yak lı

Ço cuk lar

Acıları dolaşıyor

Kalbimin içinde

Düşündükçe

çıp lak a yak lı ço cuk la rı

Yüreğimin yarasına basar gibi

Karlar üzerine ba san ço cuk lar

Korkudan korkup pu san ço cu klar

Gözleri çapaklı karınları aç

Hakları olmayıp susan ço cuk lar

Dövülen

Sövülen

Görülünce insan içinden ko vu lan

Jilet ile bir yerleri da ğı lan

Mekânları köprü altı, kuytular

Çıkar için derelerde bo ğu lan

Bilmem kaç günün açlığını

Bilmem kaç günün uykusuzluğunu

Bin gündüzün

Bin gecenin yorgunluğunu taşıyan ço cuk lar

 

Çocuklar

Ço uklar

Ço   cuk     lar

Karanlık düşerken geceye

Ağır ağır kapanır göz kapakları

 

Yıldızlar üşür ay ışığında

Rüzgâr bile esmeye utanır

Ayazında gecenin

Ağzı dolu hecenin

Tüküremez yutkunur

Bin türlüsü acının

Hayalleri paslanmış

Ot yiyerek beslenmiş

Taşı yastık yapmış da

Uykusunda ıslanmış

Ço cuk lar

Basar çıplak ayaklarıyla

Kalbimin tam ortasına

Çapaklı gözleri puslanmış

Kalpleri kırılıp yaslanmış

Ço cuk lar

 

Gülüşlerine düşmüyor

Baharın çiçek tozları

İçten coşup taşmıyor

Yoktur kibir, nazları

Yavrusuna yem taşıyan

Kuş umuduyla atar nabızları

Trahomlu gözleri

Çapaklı çocuklar

Ço cuk lar

Yüreklerinin renkleriyle boyarlar hayallerini

 

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Aşk beni unutmuş

Oysa küsülü değildim onunla

 

 

 

 

 

 

 

İSTANBUL

 

    -1-

 

Ey İstanbul

Düşlerimde süsleyip geldim sana

Darmadağın olmuşsun

İki denizin arasında

İki kıta ortasında

Sen, yedi tepeli şehir

Uygarlıklar beşik oldu kapında

Yedi veren güller açmış tepende

 

Ey İstanbul

Kaç bin yılın yorgunluğunu taşırsın

İki kıtada

Bir koca şehir değilsin yalnız

Kitap kitap yazılan

Tablo tablo çizilen

Sanat sanat büyüyüp

Öbek öbek ezilen

Sen Anadolu’nun koca tarihi

Nice güzelliklerin gömülmüş günlere

Kapını açmışsın

Yetmiş iki milletten canlara

Kapını açmışsın

Nice dinlere

Ne yiğitler arkasından vuruldu

Tarih boyu nice canlar serildi

Toprak bile acısından yarıldı

Kalk İstanbul kalk da bak bir kendine

 

-2-

 

Ey İstanbul

Nefesin kesilmiş

Soluk soluğasın

Kansere yakalanmış akciğerin

Yeşilliğin nerende

Dert akıyor derende

Uyan artık İstanbul

İrin vardır yaranda

Öbek öbek beton yığınısın

Motor gürültüleri

Vapur sirenlerisin beynimde

Katar katar taşıt

Boğuk boğuk zehir

Kirli kirli gökyüzüsün

Süslü püslü nice bulvarların

Işıklı vitrinlerin var

Nice caddelerin

Bir kocaman çöplük

İçi başka

Dışı başka pislik

İçte saklı gümanın

Eksik olmaz dumanın

Ey İstanbul düşenlere

Yok mu senin amanın

 

Yol kenarında eli silahlı

Tabela hırsızların var ya

Beni bile

Parçalayıp satacaklardı

Hurdacılara

Bağırmak istedim avazım çıkmaz

Damarım kestiler kanlarım akmaz

Düştüm sokağında kimseler bakmaz

Kalk İstanbul kalk da bak bir kendine

Dostluk kurmuş

Köpeklerle kediler

Günübirlik yaşamanın keyfiyle

Sokaklarının proleteri olmuşlar

Diyecek yok hallerine

Jigoloların

Fahişelerin sesleri yükseliyor kum kapıdan

Güneş erken ışığını devirmiş

Sarhoşların içip içip bağırmış

Kapanmışın karanlıkta kendine

Yüzünü ay bile senden çevirmiş

Orospularının cinsiyeti belli değil

Eğil, İstanbul eğil

Sövül, İstanbul sövül

Boğul, İstanbul boğul

Boğul ki

Yeniden dirilesin

 

    -3-

 

Eyy İstanbul

Sokaklarında

Çıplak ayaklı yarınsız çocukların

Çapaklı gözlerinde

Bilmem kaç gecenin acısı saklı

Bilmem kaç günün

Yorgunluğunu taşıyor

Kirli elbiseleri altındaki vücutları

Küçücük ellerini açmışlar

Dilenirken eksik değildi

Yüzlerinde yoksulluğun utancı

Taşın altın toprakların olsa inci

Ey İstanbul ülkemdedir bu sancı

Kalk İstanbul kalk da bir bak kendine

 

Bir adam gördüm

Semeri sırtında

Yükü kendinden ağır

Tırmanırken yokuşu

Düşüyordu alnından teri

Yırtılmış pabuçlarının ucuna

Acıları karışır mı acına

Akbabalar yuva yaptı gecene

Kalk İstanbul kalk da bak bir kendine

 

 

    -4-

 

Ey İstanbul

Ne hayallerle gelmiştim sana

Neler gördüm neler sende

Alyuvarlar mısın kanda

Her gün biraz daha kötü

Hayal oldun nice canda

Parklarında dolaşırken

Kucaklayıp sarıldığım ağacın

Kucak kucak dalları var sandım

Kanattı dudaklarımı

Eğilip öptüğüm al al güllerin

Kaç gün oldu sana geleli

Ya ben farklı gördüm

Ya sen değiştin

Sen

Sen şiirlerde okuduğum

İstanbul değilsin artık…

 

 

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Bir güzel gördüm bahara benzer

Karanlıkta yıldız gibi

Su gibi akıyor gözüm önünden.

 

 

 

 

UMUDA YATTIK

 

Benden sıyrılıp

Biz olduk.

Biz,

Güneşin doğuşuyla

Yeni umutlar yeşersin diye

Umuda yattık.

Sevilmeden sevdik.

Sevgide tattık acıyı.

Toprağa tohumu,

Kulağımızı yüreğimize verdik.

Koşmamak için bir boşlukta,

Kendimize inandık.

 

Biz,

Güneşin doğuşuyla

Yeni umutlar yeşersin diye

Umutsuz düşmemek için                

Umuda yattık...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HASRET

 

Kaç zamandır

....... uykularımı bölüyor

...........tenine duyduğum özlem.

Sevda yüklü gecelere hasretim

Kimi zaman öfkelendim

........Torosları aşamayan

..........kuş kanatlarıyla!

Kimi zaman

.....Akdeniz'in sıcak şehrinde

.........kabzası sevda yazılı

...........bir bıçak saplandı ciğerime

Canımı acıtıyor

.......gül yaprağı değse bile

Kahrediyor

.....anlamını yitiriyor gecikmişlikler

Gecenin huzurunda

............sevgi gezdirdim

Acının pazarında

 .............umut yazdırdım

Aşk doğuya

Ölüm batıya yol aldı.

 

 

 

 

 

 

 

ŞAFAKLAR KISKANIR DÜŞLERİMİ

 

Her gece yastığa koyduğumda başımı

Şafaklar kıskanır oldu düşümü

Gözlerimi kapadığımda

Gizli gizli içime

Akan yaşımı 

 

Umutlara düştü yine vay deli gönlüm  

Coştu yine bugün bu deli gönlüm  

Düşlerim sende güzelleşir

Dokunsam saçlarına

Yanar ellerim   

 

Yeniden uçurdum göklere gönül kuşumu

Kapattım gözlerimi kurup düşümü

Bütün şafaklar kıskansa da

Çok beladan belaya

Saldım başımı

 

Yalnızım yine, lal oldu suskun dillerim

Sensizliği sende arar kollarım

Sana yattığım düşlerimden

Her günün doğumunda

Biter yollarım…

         

 Nazım şekli: Gülce tekil

 

 

 

♣♣♣

Sesinin kadifeliği alıp götürüyor beni

           Elimi uzatsam

        Avuçlarıma dokunacak sesin

       Nefesini alnımda hissediyorum

 

 

HAZİRAN ÇOCUĞU

 

Ey çocuk;

Günlerdir bu yolda,

Yanı başında

.....tanımadığın birisiylesin

.....sokaklardasın

Omuz omuza durup

kol kola vererek

....yürüdün en önde

Ve seni döven adam

Ve senin dövüldüğün adam

Ve ölümüne

Ve öldürmesine coplarken o adam

Ve senin verginle

Ve üstün başın kan içinde

Ve seni düşman bilmiş

Dudaklarımda Sarıkamış dramı

Umudumda Çanakkale zaferi

Ve çocuk;

Günlerdir sokaklardasın

Günlerdir yediğin dayak

Yemin olsun yanına kar kalmayacak

 

 

 

 

 

HOŞ SAR

 

Hasreti güzelleştiren gönüldür

Gönlü olgunlaştıran bilge

Umutlar zengin

Düşler mutlu

Çiçeklerin de gözleri var

İnsan çiçektir

Yüzüne bakmazsan solar

Çayırlar yeşil

Çamur kahverengi

Ateş, sıcak ve kızıl sarı

Meyve dibine düşer

Mum dibini ışıtmaz

Aklımda bir şeyler var

Gelse de söyleyebilsem

Gözlerimi kapattım

Düşlere dalmışçasına

Yıkandım

Yıldızın bakire bakışlarında

 

Sessiz ve dingin

Yele tutunmuş dal gibiyim

Yarıldı göğsüm orta yerinden

 

Sarhoşlar ağacına dayamışım sırtımı

Sona doğru koşarım

Zaman içinde

 

Başımı kaldırdım gökyüzüne

Seyrederken kahroluyorum

Günden güne solan bakire bakışlı yıldıza

 

Katarlanmış yılgınlıklar içinde

Hayalet sevmektense

Günahı aramaya çıktım

Bağbozumu renklerin arasında

Leyla’yı terk ettim Mecnun’un çölüne

Yönümü çevirdim cehenneme

Mumdan gemilerdi bindiğim

Açıldım ateşler denizine

 

Buzla sevişirken güneş

Başka dünyalara atladım

Geceyi bölen çığlıklar arasında

Nefesin buz tuttu gözlerimde

Gönlümün kuzeyi ateşler içinde

Cennetten kime ne

Nur düştü Cehenneme

Varlığı içimi ısıtıyor

Umutsuzluğa yer yok

Bir başka bekleyişe gebedir

Hasret dolu günler

Elif kokan sevdalarda yitirdim gönlümü

 

Küpü çatlamış yağ gibidir acı

Sızar çatlağından inceden ince

Kötü değildir sanıldığı kadar

Ne zaman zorda kalsam

Acı korkuyla kucaklaşıp güç verdi bana

Bakire bakışlı yıldızın altınında

 

Aşk,  sınamaya gelmez

Ayrılık, defalarca ölmekse

Gizli sevda çekmek

Ölmeyi özlemektir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

IŞIK YÜKLÜ UMUDUM

 

Işık yüklü umudum

Karanlıkta yitip gitmesin diye

Sıkıntılar içinde gökyüzüne baktım

En parlak yıldızı seçip

Sakladım gönlüme

 

 

 

 

 

HOŞ SER

 

Habersizce gelip girdin içeri

Nisan ayı gibi rengârenk

Buzların güneşe değdiği andı

Mehtap bahçesinde düşledim seni

 

Gözlerinin parıltısı

Gönlüme vurdu

Bakamadım yüzüne gönül gözüyle

O şehirde bıraktım kalbimin yarısını

Diğer yarısı sende

Yetmiyor sular bu ateşi söndürmeye

Gözlerinden iki damla yaş ver

 

Haziran kadar sıcak

Eylül gibi ürpertici

Hangi yanıma el sürsem

Nere baksam gözlerinin izi var

Bu şehirde

Sancısı dolaşır yüreğimde

 

Sen, seveceğim kadın

Uykularımın arasında çıkagelirsin vakitsizce

Tepeden tırnağa

Perçin gibi çakılırsın aklıma

 

Mısır püskülü saçlarınla

Yüreğimi bağlamışım yüreğine

Dolaştırırım onu senden habersiz.

Kimi geceler selam yollarım yakamozlarla

Kimi geceler hüzünleri yağdırırsın üzerime

Ay doğmamışken daha

 

Sonbahar gülü gibisin

Varlığımdan haberin yok

Canlandı içimdeki bahar

 

Hasretin özümü deldi

Karanlıkta kaybolmuş yalnızlığım

Mehtabın öptüğü teninden

Kokunu getirdi yakamozlar

 

Bir iğde ağacıyım 

Bozkırın ortasında

Yel, hangi yönden eserse essin

Uzağa gitmez yapraklar arasındaki kokum

 

Saçlarını sardım

Doru atın yelesine

Ne Mozart isterim

Ne de Bethofen;

Çalınsa kulağıma usuldan usuldan

Bir garip çobanın dilsiz kavalı

 

 

SEVMEK İÇİN DOĞDUM

 

Unutmak için sevmedim

Sevmek için doğdum

Ağladım gülmek için

Güldüm ağlayacağımı bilerek...

 

 

DUY BENİ YAR

 

Rüzgârın

Kanadı kırık

Eskisi gibi esmez

Hasretim gül kokuna

Haydi, biraz gel

Yakına

 

Bir

Garip

Sevdaya

Kapılmışım

Karanlık bastı

Bak yine yalnızım

Hüzün çöker içime

Yanan mum ışığında

İçtiğim şarabın

Gel tadına bak

Haydi, sen de

İçime

Ateş

Yak

 

Gel

Duy beni

Bende bir ben var

Başka yerde arama

Çek elini dokunma

Bende açtığın

Yarama

Yâr…

                   Nazım şekli: Gülce üçgen

 

 

 

 

RUHUNA AKTIM

 

Yağmur olup

Alnına değen damladayım.

Dudaklarına aktım

Ruhuna inmek için;

Dolaştım damarlarında...

 

 

 

 

 

ÖZLEDİM SENİ

 

Sensizliğin

Özüne düştüm

Aşkın közüne düştüm

Senin izine düştüm

Gel beri

Özledim seni

 

Yolum yokuşa

Sevdam kıvrımlara yol almış

Özlemsiz öz

Gözlemsiz göz

Ateşsiz köz olmaz

Ve yiğit

Özler hasretinle

 

Şiirin dem vaktidir bu gece

Ve perçemi alnından dökülürken

.....Dumanı üstünde

......Kahve kokularında aradım seni

 

Gözlerimden su taşır

.....özlem değirmenine

.......gül kokulu sevdamı

........öğütsün diye

 

Gel artık

Yalnızlar yokuşunda

.....bekliyorum bu gece

 

Vakit geçti, geçiyor

Kervanlar sırat üstünde yol almış

Gözleri aynada

Eller havada

Tanrıya kabul olmuş bir dua

Ha bitti

Ha bitecek

 

Seni bir sahil şehrinin

……sokaklarında görmüşler

Gecemde sabahlara uzanan ay mısın?

Yıldız mısın?

Beni de

Ölümüne sever misin?

Sana Antalya düşlerinden

.....bir selam yolladım

........haberin yok mu?

Dudakların arasında

Kırmızı gül ateşi yağarken

Dudaklarımı

.......kan rengiyle süslediğinden

.........haberin yok muydu?

 

Ak Deniz’in ılık sularından

Rüzgârlar getirmişti bana ten kokunu

Karanlık bir gecede

.....Ak kağıda

.......Ayrılık yazmıştı kalemim

........Hasret ağacını ateş sardı

.........Söndürecek özün var mı?

..........Bana söyleyecek sözün var mı?

 

 

 

 

 

 

AÇARSIN AVUÇLARINI UMUTLARA

 

Açarsın avuçlarını nice umutlara

Düşlerini parçaladı umutsuzluklar

Acı düşer içine

İki elin iki böğründe

Düşersin iki dizin üstüne

Ellerin havada

Yüreğin boş kalır...

 

 

 

 

FİLİSTİNLİ ÇOCUK

 

                 Niye doğdun be çocuk, niye?

 

Filistin alev alev yangın

Filistinli ölmekten yorgun

Filistin kan

Filistin can pazarı

Filistin'de

Toprak bile sığdırmadı bunca mezarı

Ölüm bir başkadır Filistin'de

Çocuk, çocuk

Filistinli, kara üzüm gözlü çocuk

 

Serpilip büyüyecektin

Renk renk oyuncakların olmayacaktı belki de

Ama

En temel hakkın yaşamak,

Yaşamak için direnmek

Sevmek için umudun olacaktı

Çocuk, çocuk

Filistinli, kara üzüm gözlü çocuk

Gökyüzünden gelir sanma melekleri

Bugünlerde gökyüzünü

Siyonistlerin Azraillerine terk etmişler

Bir gece, ansızın

Sen uykundayken

Ölüm yağdı üstüne

Çocuk, çocuk

Filistinli, kara üzüm gözlü çocuk

Ölmenin zamanı mıydı?

 

Kan emici yarasalar kana doymuyor

İnsanlık uykuya dalmış, duymuyor

Kan yedin aşınızda

Ölüm geldi düşünde

Asma dalından salkım gibi kopardılar

Leş kargaları uçuşur başında

Kara üzüm gözünü oymak için

Çocuk, çocuk

Filistinli, kara üzüm gözlü çocuk.

 

Filistin’de birçok çocuk ölüyor

Ağzım dolu, dolu sövesim geliyor

 

Filistin de çocuk olmak suç

Filistin de insan olmak suç

Hani nerde köhnemiş adalet

Hani nerde, din bezirgânı dindaşların

Hadi be çocuk, hadi

Göğsünde delik açılmış cesedin kalksın ayağa

Parçalanmış midenden kan gelircesine

Tükür yüzüne insanlığın

Suratından çıkmasın lekesi, tükürdüğün kanın

Sahi

Niye doğdun be çocuk, niye?.. 

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Gökyüzü siyaha bürünürken

İki damla ateş düştü yüreğime

Kayboldu ışıltısı gözlerimin ferinde…

 

 

 

 

 

 

 

 

ANALARIN AĞIDI

 

Bir çığlık geliyor

Analardan başkasının göremeyeceği derinlerden

Analığın tarifi yok, dengi yok

Her dilde bir anaların ağıtı

Gözlerinden akan yaşın rengi yok

Her dilde bir anaların ağıtı

 

Dişleri dişlerine

Elleri ellerine kenetlenmişti

Toprağın yağmura duyduğu açlık         

Dağların, yaylaların esintisi

Bütün ana, anasından ders alır

Ana, elbet söyleyecek söz bulur

Seslerinin yanıklığı aynı olur

Her dilde bir anaların ağıtı

 

Kınalanmış nasırlı elleri

Bağrında ter

Tırnağında toprak kokan analar

Acının bile özlemi varmış

Feryat edip yüreğinin közünü

Ağlayarak söyler birçok sözünü

Ağıtlarla gelin eyler kızını

Her dilde bir anaların ağıtı

Hangi ana başlatmıştır savaşı

Allah-ü Ekber dağlarında…

 

 

 

 

Çanakkale’de

Sakarya’da

Dumlupınar’da

Kimlerdir?

Dökülen kanların günah taşı

Bütün öfkesini acılarda gülüp geçerek

Davulla, zurnayla asker uğurlar

Askerini mani ile ağırlar

Duyamaz feryadı gönlü sağırlar

Her dilde bir anaların ağıtı

 

Namus olur

Ar olur

Bazen

Törelere kurban giden kızına

Çırpınır da yetişemez tozuna

Ellerini vura, vura dizine

Her dilde bir anaların ağıtı

 

Fırından çıkmış ekmek buğusu

Yaylaların esintisi

Yüz bin acı yaşar

Gizlenmiş gözyaşlarında

Bunca acının ortasında

Sevdasını haykırır yeryüzüne

Ana acısına dayanmaz dağlar

Acıya dayanır karalar bağlar

Haykırır dilleri Yiğit'çe çağlar

Her dilde bir anaların ağıtı...

 

Nazım şekli: Gülce buluşma

 

 

 

 

 

 

METİN DEMİRTAŞ’A

 

Her gece olduğu gibi

Yine yatağıma uzanıp

Rüyalara dalacağım

Öldüğümü görmemek için

Asla uyanmayacağım…

 

 

 

 

YARINA UMUT VAR

 

Avuçların yanmışsa eğer

Yüreğini tutmaktan

Tabanların aşınmaz,

Yürümelisin

Gökyüzünün mavisini

İşlemişken gözlerine,

Yürü korkmadan.

Bir gün mutlaka

Varacaksın denize...

 

 

 

 

 

DİYECEĞİM AMMA

 

Ezmek

Ezilmek

Sömürmek

Sömürülmek

Düşünüp bunları

Sor kendine

 

Ezen

Ezilen

Sömüren

Sömürülen

Değil misin sen

O, eziyor

Sömürüyor acımasızca

Sen

Bulmuşsun bataklıkta bir tutam ot

Alışmışın koyun gibi yata, yata

Güçlü sanma kendini

Sindirmiş kurtların diş bilemesi seni

‘’Uyan kendine gel, sıklaştıralım safları’’

Diyeceğim ama

Pısırık ve korkaksın

Devam et uyumana

Sen böyle uyudukça

Müstahaktır ezilmek

Sömürülmek sana

 

 

 

 

 

 

GEL BU GECE

 

Seni her geçen gün

…………biraz daha özlüyorum

Anlatacaklarım çoğaldı

Gel bu gece

Birlikte girelim cehenneme…

 

 

 

 

 

ATEŞLE SU GETİRDİM

 

Dün gece

Yine depreşti acılarım

Kaynadıkça kaynadım

İçim içime sığmadı

Çatladı her yerinden vücudum

Patladım volkan gibi

Yükseldim gökyüzüne

 

Sen

Acılarımın koyağı

Eyy nazlı yâr

Kaldır başını bak gökyüzüne

Gökyüzünden akacağım alnına

Öpmek için dudaklarına kayacağım

Her yerinden ısırmak için

Sana ulaşacağım

 

On bin çiçeğin özünden aldım

Özümle karıştırıp

Alasın diye sana uzattım

Bütün kötülüklere inat

Aşka dair ne varsa

Yaşamak için

Bir elimde ateş

Bir elimde su

Haydi gel

Birlikte içelim.

 

 

 

 

SEVDİĞİM KADIN

 

Sen

benim sevdiğim kadın

Uykularımın arasında çıkagelirsin

………………....vakitsizce

Tepeden tırnağa çırılçıplak

Çakılırsın mıh gibi aklıma…

 

 

 

 

 

GÖZYAŞIM

 

Ağlamak,

Kadınlara özgü sanma.

Benim de etten yapılı yüreğim var.

Çok geceler

Başım avuçlarımın arasında

Düşer dizlerimin üstüne gözyaşım.

 

Yalnızlık

Başımın belası

Cehenneme döner yüreğim.

       Sarar bedenimi harlı ateş

Yanarım

Çok geceler

Başım avuçlarımın arasında

Düşer dizlerimin üstüne gözyaşım.

 

 

 

 

 

AĞLAMAK İSTİYORUM

 

Oy anam oyy

Ağlamak istiyorum

Bir anaya değil yalnız

Yeryüzündeki bütün analara

Memleket sevdasıyla gurbette yanan

Ansızın yaban ellerde

Ölümün kucağına düşenlere

Ağlamak istiyorum

 

Bir ucu uzak Asya’dan

Avrupa yakasına uzanan

Tarihi Etiler’den öncesine dayanan

Yüzyıllar boyu toprakları kızıla boyanan

Memleketime…

Adları tarihin sayfalarına kanla yazılanlara

Özgürlük uğruna binlerce başları gidenlere

Sokaklarda dudaklarından

Bağımsızlık sözcüğü dökülerek ölenlere

Bağrına emperyalizm yuvalanmış

Ülkeme ağlamak istiyorum

 

Kirletilen verimli topraklarıma

Kâğıttan turna resmi yapan çocuklara

Yüreği acılarla

Öfkelerle dolu

Elleri kolları bağlanmış

Acı içinde kıvranan sanatçılara

Sanatseverlere ağlamak istiyorum.

 

 

Dünyanın öbür ucunda

Hayatı yok eden atom bombasının

Hiroşima’da, Nagazaki’de

Gökyüzüne süzülen kahrolası dumanları

Daha nice Hiroşimaları, Nagasakileri

Düşündükçe kahrolası

Barış düşmanı silahları

Düşündükçe bütün bunları

İşte o an ağlamak istiyorum

 

Oyy anam oy

Ağlamak istiyorum bütün insanlara

İnsanlığın yüz karası savaşa

Açlıktan iskeleti çıkmış

Afrikalı kardeşlerime

Petrol yerine gözyaşları satılan

Ortadoğulu kardeşlerime

Şili’de binlerce cesetleri kaybolan

Onurlu insanlara ağlamak istiyorum.

 

Ağla diyorum gözlerime

Dayan diyorum yüreğime

Nice onurlu direnenlere

Demir parmaklıklar arkalarında

İşkenceler altında

İdam sehpalarında can verenlere

Sokakta düşenlere

Dayanmaz oldu yüreğim

Ağlamanın tam zamanı

Ağla diyorum gözlerime

Ağla

Dayan diyorum yüreğime

Dayan...

 

 

 

 

 

 

Oyy anam oy

Hasretlik nedir bilirim

Yıllardır gurbet ellerde dururum

Yamandır Almanya gurbeti

Anaların, bacıların

Nice gurbetçilerin şehirleri

München, Frankfurt

Kölnn, Hamburg, Berlin

Şu Hannoverleri iyi bilirim

Dayanmaz oldu parça parça yüreğim

Ağlamanın tam zamanı

Ağla gözlerime

Dayan yüreğime

 

Bir gurbet türküsü gibidir

Nazım ustam

Bir sonbahar rüzgârı gibidir

Yılmaz Güneyim

Ben parayı pulu artık neyleyim

Ölüm geldi kapıma dayandı

Dost, dost;

Hâlim hâl değil.

Hele memleketimden uzak,

Sevdiklerimden

Ölüm kurdu bana hain bir tuzak

Ağla gözlerim ağla.

Dayan yüreğim,

Dayan

Dayan…

 

     Bir gurbet şafağında

Ölüme gidemem

Bir gurbet akşamında

Ölümün tadını bilmemem

Ama hissederim

 

Artık bütün bunlara

Tüm analara

Dayanacak yüreğim kalmadı

Yine de

Dayan diyorum yüreğime

…………………dayan

Ağlamanın tam zamanı

Ağla artık gözlerim

Ağla

Ağla…                 

 

 

 

 

 

 

 

BİR KADIN BİR ANA

 

Bir kadın

Bir güzel ana

Can katar

Nice cana

Bir kadın

Bir güzel ana

Ak çarşaf üstünde

Karışır acısı

Kana, öfkeye kine…

 

 

 

BEREKET TANRIÇALARI

 

Dalında sallanan

Sevilesi yeşil yapraklar gibi

Bire yüz,

Bire bin veren toprak gibi

Duruşları dudağımı çatlatan

Yüreğimi hoplatan

Bereket tanrıçaları..

 

 

 

 

 

 

YAŞANASI DÜNYA

 

İnsanın gönlünde sevgi yeşermedikçe

Cehennem yaşanacaktır

Barış olmayan    

Şu yaşanası dünyada

 

 

 

 

 

AVUÇLARIM

 

Avuçlarım,

Ahh benim emekçi avuçlarım.

Bilirim acı çektiğini

Sadece sen değilsin acı çeken

Bak,

Bin acının yorgunluğunu taşır oldu yüreğim

 

Ahh benim emekçi avuçlarım

Kaç gündüzün

Kaç gecenin ezilmişliği saklı nasırlarında

Kaç aya,

Kaç şafağa,

Kaç güneşe,

Bilmem kaç zamandır,

Özlem dolu çocuk sevinciyle

Çılgınca oynaşa hasretsin.

 

Acının,

Özlemin,

Sevginin,

Hasretliğin biri bin yerde sızlıyorsa eğer

 

Avuçlarım,

Emekçi avuçlarım;

Vücudumdan bir parça değilsin sen yalnız

Acıktığımda ekmeğim,

Susadığımda suyum,

Düşmanımın yanında

Arkamda dayımsın.

Canımdan bir parça,

Cananımsın.

 

Avuçlarım,

Ah benim emekçi avuçlarım.

Kimin içindir,

Alanları doldurduğumuz

Dişe diş,

Başa baş,

Kana kan,

Cana can bunca yıldır dövüştüğümüz.

Daha bıyığım yeni terlerken,

Kimin içindir zulümle tanıştığımız.

Hasretlik çekerken,

Tay bakışlı,

Kısrak huylu güzele;

Çılgınca sevdalıyken yaşama,

En verimli çağımızda

Kimin içindir?

Ölümle oynaştığımız!

 

Avuçlarım,

Ahh benim emekçi avuçlarım

Seni

Yaza yaza bitiremem.

Sen bensiz,

Ben sensiz;

Vatansız şair,

Anasız çocuk gibiyiz.

Emekçi avuçlarım,

Anlayacağın

Seninle bir bütünüz

Bir bensin bende…

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Ancak cehennem korkusu olmadan

……………………….yaşayanlar

Üstün uygarlığa adım atarlar

 

 

 

 

 

ISIT YÜREĞİMİ

 

Usulca açıp kapıyı

Parmak uçlarına basarak gir içeri

Uyandırma sakın

Çıkart üzerindekileri

Kaldır yorganın ucunu

Sokul yanıma

Bir buse kondur şefkatinle

Isıt yanan teninle üşüyen yüreğimi

 

 

 

 

 

 

 

HAYALİMİN ŞEHRİ

 

Staintor derler semtin adına

Mor bacaklı orospular,

Boynuzlu pezevenkle,

Birahaneler,

Meyhaneler,

Kumarhaneler,

Bunların dışında

Daha neleeer neler...

 

 

 

 

 

 

 

 

KARANLIK GECEMİN YILDIZI

 

Gecelerimin özlemi

Gövdemi saran ateş

Yalnızlığımı kuşatan sıcaklık

Aklımı zorlayan çılgınlık

Damarlarımı hükmeden sıcaklık

Fesleğen kokulum

Gönül gözlüm

Yağmur bakışlım

Rüzgâr saçlım

Gecemin parıldayan yıldızı

Tohum toprağa

Başak güneşe

Çiçek böceğe

Ben sana hasretim

 

Filiz olup delsem kayayı

Ateş olsam eritsem buzu

Rüzgâr olup yön versem suya

İyileşmeyecek yara gibiyim

Evine ulaşamayan yolcu hasretliğinde

Özgürlük düşü kuran ölüm mahkûmunun

 ….. Kararmayan umuduyum.

 

Dışım sessiz içim avaz avaz

Acılarım,

Yeşil otlar gibi

 

Yeni gökyüzü aradım

Ateşimi fırlatıp atmak için

Karanlık gecemde

 …... Havadan yıldız kaydı

…... düştü penceremden içeri

Duvarlar arasında

…... Mavilikler aradım

…… Bir dokunuşta bin şifa umuduyla

 

Aşk sırdır

Yıldızlar arasından

Bir yıldızı düşledim

Koydum örselenmiş başımı

…bir yastığa

Yüreğim kanadı

Şiirin sarhoşu güzeldir

Söz yazıya dönüşünce

                      

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Her gece

Gözlerimin ırzına geçtiği

Gökyüzünün sultanı

Çobanyıldızı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

UMUT EKTİM

 

Ağustos'un on dördünde

..... buz tuttu sol yanım

Ateş düştü ocağıma

..... üç Kasım günü

On altı yıl geçti

Bitmez oldu çilem

Haziran'ın yirmi dördü

..... tuz bastılar yarama

Otuz bir Mart'ta

..... yine umut ektim

Önümüz bahar diye...

 

 

 

 

AKLIMA SIKIŞTIN

 

Fikir tabanca oluyor

Kurşuna döndü kelimeler

Sevda için de olsa

Cesaretim yok öldürmeye

 

Gecelerim

Başıboş koşan deli tayın sırtı gibi

 

Aklıma sıkıştın

Her gece dalarsın gözlerime

Kapanmıyor göz kapaklarım

Kirpiklerimle tarama saçlarını

Göz bebeklerime değiyor ışığın

 

Bir şiir mırıldan kulaklarıma

Alıp götürsün beni

Kirazlı’nın dumanlı doruklarına

Başım değsin bulutlara

 

Dokunsun çatlamış dudaklarıma

Bereket tanrıçalarının mor uçları

Hayat versin yeniden

Akıp giden zamanda

Çürüyen bedenime…

 

Şubat 2019

 

 

 

 

SELAM SÖYLE

 

Selam söyle

Ölmeden ölenlere

Özge'm

Can'ım

Özgecan'ım

 

Selam söyle

Senden önce gidenlere

Selam söyle

Berkin Elvan ve diğerlerine

Dalından koparılan güllere

Selam söyle

Selam söyle

Senden önce gidenlere

 

 

 

 

♣♣♣

 

 

Çıplak tenini getir bana

İçindeki seni özledim

 

 

 

 

SANA BİN TEŞEKKÜR KIRIK AYNA

 

Sevda uğruna Mecnun oldum

Leyla için yandım.

Bir elife sarıldım

Başım döndü yalnızlığın karanlığında

Kırıldım

Gökyüzüne çevirdim başımı

Yıldızlar içinde bir yıldız seçtim.

Öylesine doldum ki

Farkına varmadım yorgunluğumun

Yalnızlığımı paylaştım

.......... Aynadaki yabancıyla

Sana bin teşekkür kırık ayna

Hatırlattın yıllar sonra beni bana.

 

Kamerağzı – Korkuteli/ Antalya

 

 

 

 

OLMADI

 

 

Isırdım dilimi

Kanattım dudaklarımı

Hıçkırıklara boğuldum

Gözlerimden yaş düşene kadar

 

Dinmeyen acıların çığlığında

Yılların hasretiyle yanıp tutuşuyor tenim

Sensizliğin ortasında kanıyor yüreğim

Kırk delinin yanından geldim

Kör kuyulara taş atmak için

 

Gündüzlerim şaşkın

Gecelerim yalnız ve hüzünlü

Farklı farklı yaşasak da

Gece aynı gece

Sevdamı umudumla harmanladım

Sen, özümde yoğruldukça güzelleştin

Ellerimi süremedim

Rüzgârın okşadığı saçlarına

Hasretim teninin kokusuna

Umut korkuyla sevişirken

Hasretlik bir türlü bitmiyor

Olmadı işte

Olmadı be gülüm

Olmadı…

 

Yol bulup içime akar Cehennem deresi

Duydum ama göremedim

Cennet neresi?

Özlemim umuda

Umudum hayallere sıkıştı

Akıntıya kapılan kaptansız gemiyim

Yitik hatıralar arasında

Dağlanmış gönüllerin dertli sazıyım

"Hatırla" desem de hatırlayamazsın

Sadece ben biliyorum acının tadını

 

"Aşk İki kişiliktir" demiş şair

Acı tek başına çekiliyor

 

Güneş'e yakın olmak

İçini ısıtmıyor insanın

Gece karanlığında

Kadeh kaldırdım gökyüzüne

Zorlasam da hayallerimi

Dinmiyor yılların özlemi

Velhasıl gülüm

Yenilmez korkulara esir ettik kendimizi

Olmadı işte

Olmadı be gülüm

Olmadı...

 

 

 

 

BU ŞEHİR

 

Gençliğimin

... Eylül yaprakları gibi savrulduğu şehir

...... Bu şehir

İlk sevda gemimin

... Habersiz sevdalara yelken açtığı

İkiyüzlülerin

... İhanet kapısını kırdığı şehir

...... Bu şehir

Acılarım

Öfkelerim

Kavgalarımız şehri

... Bu şehir

Beni bana verip

Beni benden alan

İşte bu şehir

Bad Pyrmont

 

 

 

 

♣♣♣

 

Yarama tütün bastılar

Biraz tuz

Haziran

Temmuz,

Bir yanım alev alev

Bir yanım kar

Bir yanım buz.

 

 

 

 

ÇATLADI

 

Aynaya baktım durup dururken

Hapsolmuşum içine

Seni sevdiğimi söyledim

Ayna çatladı

 

Aldım yüreğimi elime

Kristal bir bardağa koydum

Oda fark etti çaresizliğimi

Bardak çatladı

 

İşte tam o sırada

Şeytan çıktı karşıma

Telaşımı sordu gülerek

Ona da söyledim derdimi

Şeytan çatladı

 

Hemen koştum sabır taşına

Bir şey demeden daha

Anladı acı gerçeği

Sabır taşı çatladı.

 

Sonra kaleme döktüm içimi

Bir türlü dizilmedi mısralar

Yazdıkça hırçınlaştı

Ben direndim

Kalem kırıldı

Şiir çatladı.

 

 

 

DOLUNAY ŞAŞKINI

 

Tam formundayken dolunay

Gözleri lensli bir peri kızı

Balıklama dalmış yakamozlara

Hem de hiç soyunmadan

Sebebi

İki kutu bira.

 

Farkında değil yaptığı işin

Yüreğine gömmüş aşkını

Saçı tarumar, başı tarumar

Kendi tarumar

Uzanır kumlara yorgun argın

Ayılmayı bekler titreyerek

Dolunayın şaşkını.

 

 

 

KAR

 

Büyülendim

İçindeki gizeme

Savrulurken köşe bucak

Koşup yakaladım seni

Elimdesin

 

Her beyazda senin adın

Seninle güzelleşir gelinlik kızlar

Sen süslersin taçlarını

Ne kadar kıskansam da

Yüreğimdesin

 

Seninle renkli sanat

Gözümde kara dönüşür gölgelerin

Kardelenler uyur koynunda

Şiirimdesin

 

 

 

 

60 YAŞIM MERHABA

 

Nice acılar

Nice sevinçler

Nice umutlar

Nice sırlar sığdırdım bu ömrüme

 

Nefret acılara

Özlem umutlara

Sevgi barışa götürdü beni

 

Güldü, gül yüzlü yârim

Kurduğum hayallere

Hayal kurduğum kadar yol aldım

 

Yıldızlı gecede

Ay altında rüzgâr esiyor

Yitip gidiyor ömür

Yalnızlıklar içinde

 

Ey gökyüzü

Ne kaldı şunun şurasında

Zaman çok kısa

Yoruldum, yorgun düştüm

Vakit geç olmadan

Yıldız getir bana

Yalnızlığımda yârim

Karanlığımda ışığım olsun.

 

 

 

 

 

 

 

İÇİNDEKİLER

 

BENDE BİR BEN VAR

ZULÜM ÖLDÜRDÜ BENİ

SEVDALANMAK

LAZALOĞLU’NA.................................

GÜNEŞİN GÜCÜ

BİLMİYORDUM AĞLAMANIN GÜZEL OLDUĞUNU .........

GÖRÜYORSA BENİ

GÖZLEM EVİYİM

BİR ADAM 

SAKLA HÜZNÜMÜ ................................

YENİ YIL.......................................

HER GECE .....................................

EY ŞAİR........................................

♣♣♣

ŞARAP VE KADIN.................................

AŞKIN TANIMI

♣♣♣

YİNE AĞLADI GÖKYÜZÜ...........................

♣♣♣

DUR GİTME

♣♣♣

ÇENGİ OYNUYORLAR AŞKIN ÖNÜNDE.................

♣♣♣

EYLÜL......................................... …………

♣♣♣

GECEDE GÖZLERİM BOŞLUĞA ASILI................

GÜLÜM

GÖNLÜME GİZLENEN YARİM

♣♣♣

GÜLE GÜLE KAPTAN.............................

SENİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM..........................

♣♣♣

DİL YÜREKLE BİRLEŞMEYİNCE

ARTIK SAVAŞLARDAN YILDIM .....................

♣♣♣

CEHENNEME GELİRMİSİN

♣♣♣

BAYRAM......................................

KOKUNU ÖZLEDİM..............................

BÜTÜN TANRIÇALARIN TANRISIYIM

KOYUNSUN....................................

KARANLIĞIN ÖLÜM KUŞLARI

HASRETLİK VARSA

UTANACAKSINIZ................................

BEKLEME

SENİ ÖZLÜYORUM

İÇİNE KAN SOKMASAN

BABAM........................................

ÖZGÜRLÜK ŞİİRİMİZ

♣♣♣

ÇOCUKLAR....................................

♣♣♣

İSTANBUL....................................

♣♣♣

UMUDA YATTIK................................

HASRET

ŞAFAKLAR KISKANIR DÜŞLERİMİ.................

♣♣♣..

HAZİRAN ÇOCUĞU...............................

HOŞ SAR

IŞIK YÜKLÜ UMUDUM............................

HOŞ SER………………………………………

SEVMEK İÇİN DOĞDUM...........................

DUY BENİ YAR

RUHUNA AKTIM

ÖZLEDİM SENİ.................................

AÇARSIN AVUÇLARINI UMUTLARA

FİLİSTİNLİ ÇOCUK.............................

♣♣♣

ANALARIN AĞIDI

METİN DEMİRTAŞ’A.............................

YARINA UMUT VAR

DİYECEĞİM AMMA...............................

GEL BU GECE

ATEŞLE SU GETİRDİM..........................

SEVECEĞİM KADIN

GÖZYAŞIM

AĞLAMAK İSTİYORUM.........................

BİR KADIN BİR ANA...........................

BEREKET TANRIÇALARI

YAŞANASI DÜNYA

AVUÇLARIM...................................

♣♣♣

ISIT YÜREĞİMİ...............................

HAYALİMİN ŞEHRİ

♣♣♣

KARANLIK GECEMİN YILDIZI..................

♣♣♣

♣♣♣

UMUT EKTİM..................................

AKLIMA SIKIŞTIN

SELAM SÖYLE…………………………..

♣♣♣

SANA BİN TEŞEKKÜR KIRIK AYNA..............

OLMADI………………………….   120

BU ŞEHİR

♣♣♣

ÇATLADI……………………………….

DOLUNAY

KAR………………………………………..126

60 YAŞIM MERHABA………………………

Harun Yiğit.................................

 

 

 

 

 

 
   
 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden