
Harun YİĞİT
HİCİV OSMAN
Taşlama-Hiciv
2. BASIM
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
ISBN: 978-605-69735-05
Hiciv Osman
Harun Yiğit
İrtibat:
yigit_harun@yahoo.de
05452111331
© Bu kitabın tüm hakları ve mesuliyeti Harun Yiğit’e aittir.
Taşlama Denilince.
“Dil ile düğümlenen diş ile çözülmez”.
Kaşgarlı Mahmut
İnsanoğlu, ilk sözcüğü seslenirken, şiirsel bir ezgiyle seslendiğini düşünüyorum. O andan itibaren şiirin başladığını ve dolayısıyla o başlangıçtan günümüze kadar insan yaşamında şiir “Koşuk” denilen bu sesin var olduğunu kabul ediyorum.
Ozan kültürü nedense hep gurbet kültürüyle birlikte anılmıştır. Bütün ozanlar nedense hep gezginci ozanlar olmuştur. Yani Ozan demek gezen demek anlamında bir değerle ölçülmüştür.
Ozan kültürü denilince aklımıza gelen tek şey şiir, »Koşuk« bu sözcüğün de Türkçesini unutmuşuz, Farsçasını uyduruk bir sesle benimsemişiz. Atalardan kalan sestir. Duyduğumuzu sesleniriz öylece…
Bu sesleniş şimdilik böyle gidiyor. Nereye kadar gider bunu bilemiyorum. Bildiğim bir şey var ki, giden bu kervanın sarvanları olarak, birbirimize övgüler diziyoruz. Sorun övgüden öte yapılan işin değerini anlatmak. Biraz da onu yapıyoruz.
Şiir kendi dünyasında bölümlere ayrılırken… Taşlama ve ters taşlama türünü de yaratmasını bilmiştir. Bu sistem üstünde söz söyleyen ozanların devamı olarak gelen ve sözünü budaktan esirgemeyen bir isimden söz etmek gerekiyorsa, bu isim Harun Yiğit denilen ozandır.
Daha basına gitmeden, kitaplaşmadan elime gelen ve şu an okuma şansını bulduğum bu taşlamalar diğer adıyla Hicivler yazın dünyasına kazandırılmış en güzel yapıtlardır. Kutluyorum Harun Yiğit arkadaşı. Kendisine bu sahada başarılar diliyorum…
Sözümüzü Kaşgarlı Mahmut’un güzel deyimiyle bitirelim. “Dil ile düğümlenen diş ile çözülmez”.
Başarılar diliyorum Harun Yiğit’e.
Orhan Bahçıvan
Uyuyanı uyarayım diyerek
Yıllarca gökyüzüne taş attım
Sırtıma en eski aba giyerek
içimdeki uçurumu anlattım
…Dilsiz kaldım, sevdalandı bu başım
…Acıttı canımı en büyük taşım…
ABDESTSİZ SOKAĞA ÇIKMAYIN
Kilis valisinden bir emir gelmiş
Abdestsiz sokağa çıkmayın, diyor
Dünyada benzeri bulunmaz daha
Gökyüzünü yere yıkmayın, diyor
Patriot, matriot hepsi sallandı
Takunya, peştamal, ibrik kullandı
Bir merkezde vatandaşlar toplandı
Her gelen Hak’tandır takmayın, diyor
Emanet alınan mallar Kilis’e
İade ediliyor eğer doğruysa
Teröristler halkı camide soysa
Sakın o tarafa bakmayın, diyor
Sultan kanat takmış yere inmiyor
Kaç kez dünya turu yaptı bilmiyor
Halka kinden başka bir şey sunmuyor
Bu güzel canımı sıkmayın, diyor
Dört ayda sayısız insanım ölmüş
Altmış küsur kişi yaralı kalmış
Devlet, hayal gibi gizlice gelmiş
Topluca ölmekten bıkmayın, diyor
Tarikatçı nice tüccar kayırdık
Baş imamı zengin edip doyurduk
Bütçemizi Diyanet’e ayırdık
Uyku zarar vermez kalkmayın, diyor
Başımızdan tasa, gamı atalım
Abdestliyiz, savunmayı satalım
Üç gulhü bir Elham rahat yatalım
Uyurken resmimi çekmeyin, diyor
Torba torba odun kömürü aldık
Çocuklara tecavüze göz yumduk
Karşısına varıp Yiğit’çe dimdik
Durmayınca umut ekmeyin, diyor
27 Nisan 2016
ACLAN BEBEK
Ege kıyısında sabahın buzu
Yatırmış yüz üstü Aclan Bebeği
Dalgalar vuruyor kumsala doğru
Getirmiş yüz üstü Aclan Bebeği
İnsanlığın dayanır mı yüreği?
Olur, mu hiç ölümlerin durağı?
Bedeni üstüne düşmüş kırağı
Batırmış yüz üstü Aclan Bebeği
Ceset tarlasına dönmüş bu kıyı
Candır, yani insan, bana ne soyu
Bu kiri yıkamaz denizin suyu
Bitirmiş yüz üstü Aclan Bebeği
Gayrı hepimizin ortak utancı
Var olan kalplere düşürdü sancı
Virane hanını terk etti hancı
Yitirmiş yüz üstü Aclan Bebeği
Yiğit olmak sözde değil özdenmiş
Gönül ile görmek bazen gözdenmiş
Tanrıların cehennemi buzdanmış
Götürmüş yüz üstü Aclan Bebeği
AÇIK OTURUM
Dalkavuklar ne zaman olmuşlar be bitirim
Öylesine oturmuş, sanırsın ki kötürüm
Görenler hemen vursun, odun ya da tahtaya
Üst tarafı kapalı, altı açık oturum
Uçkurları lastikten, sen asıldın o sündü
Açık oturumlarda satıldı komşu Döndü
Üslupları bozulmuş, uçuşuyor küfürler
Köşeye sıkışınca kaypaklar geri döndü
Bir yanını görmezsin, öbür yana bakmaktan
Alamazsın kendini gizli gizli akmaktan
Her köşede masalar, kurulmuş oturumlar
Havanda su döverek konuştular yıkmaktan
AĞZI OLAN KONUŞUYOR
Yıkamadık gitti Cumhuriyeti
Ağzı olan konuşuyor vesselam
Sevmedik nedense şu hürriyeti
Ağzı olan konuşuyor vesselam
Koyunlar çobansız yalnız otladı
Elektrik yokken ampul patladı
Millet çağın gerisine atladı
Ağzı olan konuşuyor vesselam
Özümüzü, üryan püryan soydular
Terazinin kefesine koydular
Hak yolunda bizi suçlu saydılar
Ağzı olan konuşuyor vesselam
Ses yok, ölen ikisine üçüne
Ülke düştü erozyonun içine
Doğmadan borçlanan canın suçu ne?
Ağzı olan konuşuyor vesselam
Yedek teker iz peşinde sürünür
Sözde toplumcular kana bürünür
Bazıları yaşamaya erinir
Ağzı olan konuşuyor vesselam
Dört bir yanı çevirmiştir cehalet
Bu ne gaflet, bu ne biçim delalet?
Seksen milyon, olduk batıya alet
Ağzı olan konuşuyor vesselam
Hani damarlarda idi asil kan?
Söyleyin, boşa mı öldü Yiğit can?
Yan anam, şehit düşen yavrulara yan
Ağzı olan konuşuyor vesselam
ALDATILDI İŞTE
Gelen geçen aldatıyor birader
Anlamadım sen ne biçim çobansın?
Gözlerin kör kulakların sağır mı?
Anlamadım sen ne biçim çobansın?
Saçlarında asalaklar hinleşti
Süründeki koyunların kinleşti
Kurtlar bile köpeklerle anlaştı
Anlamadım sen ne biçim çobansın?
Düne kadar o pınarın suyunu
Ortak içip uzatmıştın boyunu
Ne oldu da güdemedin koyunu?
Anlamadım sen ne biçim çobansın?
Demokrasi madem size çok bol da
Demiştin ki „Beraberdik bu yolda“
Bir memeyi bölüştünüz her dalda
Anlamadım sen ne biçim çobansın?
Biletleri aynı yerden aldınız
Bu trene beraberce bindiniz
Kalıbına bakıp Yiğit sandınız
Anlamadım sen ne biçim çobansın?
ALİ HOCA
„Gülce Bahçe“
Şu
Yokluk
Utancı
Her yerde bir.
Tok tokluğunu
Bilmez yokluğunu
Hırsız var koca koca
Bayramlar bahanedir hoca
Aşağı bayram, yukarı bayram
Fakirlik edebiyatı yapanlar
Fakir soyar oldular, yoldan sapanlar
Allah'ı unuttu mala, mülke tapanlar.
Seçimden seçime bayram yapıyor
Siyasetçi birer fakir kapıyor
Hırsına kapılan yoldan sapıyor
Ali hoca Ali hoca
Bayramdan bayrama zamlar bu ayda
Kazalar, feryatlar, gamlar bu ayda
Daim soyguncular, kemler bu ayda
Ali hoca Ali hoca
Bayram gelmez, Bayram, Bayram olalı
Bayram bilmez, Bayram, Bayram olalı
Açlıktan utanıp eridi Bayram
Boynunu bükerek yürüdü Bayram
Zoraki ayağın sürüdü Bayram
Bayram gelmez, Bayram, Bayram olalı
Arife günleri hatırın sorduk
Bayramdan bayrama Bayram'ı gördük
"Seni sevdim" diye vurduk ha vurduk
Bayram bilmez, Bayram, Bayram olalı
Bu
Bayramlar
Aratır oldu
Geçip giden yılları
Şimdi, kutlamakla geçiyor
Cepten cebe üç beş kontörle
Acep nasıl geçer gelecek bayram?
ANGUTLAR
Kimse umurunda değil angudun
Doğru söyleyene bozulur oldu
Dört yanımız angutlarla çevrili
Her gün çarşaf, çarşaf yazılır oldu
Döne, döne uçmak olur işleri
Fikirsiz bir beyin taşır başları
Rüzgâra kapılan sümsük kuşları
Akıntıya doğru süzülür oldu
Saf değiştirmekten tabanı kurur
Dalkavuktur adı hızlı savurur
Her yeme kuyruğu sallayıp durur
Çıkar karşısında büzülür oldu
Amerikan balabanı çatmaya
Üşenir ömründe bir kez ötmeye
Alışmıştır yan gelip de yatmaya
Güdülemeyince üzülür oldu
Umurunda değil çalınsa çulu
Kesseler de yine konuşmaz dili
Koyun gibi gezer Arap bülbülü
Birbiri ardına dizilir oldu
Verince havayı şişiyor hırtlak
Övüne, övüne patlamış gırtlak
Şakşakçı, maskara bizim bağırtlak
Her gün biraz daha yüzülür oldu
Kolaycılık işi, kestirme yolu
Her taraf Avrupa ödleği dolu
Kendini sanıyor ipekten halı
Zor görünce hemen çözülür oldu
Yaralar çoğaldı yürek kanıyor
Dört yanımız alev, alev yanıyor
Mukallitler ekseninde dönüyor
Ülkenin temeli kazılır oldu
Onuru, şerefi arama kinde
Nedense Yiğit'ler gidiyor önde
Doğmasaydın keşke kukumav sende
Toprakta yatanlar ezilir oldu...
ARAMA
Kendini görecek ayna arama
İnsandır insanın gerçek aynası
Ahret dediğinde hani nerede?
Budur canlıların gerçek dünyası
Söyle yolcu ne taşırsın küfende
Ot olup gelirsin giysen kefende
Gerçek ile yalan senin kafanda
Kim görüp de yemiş cennet meyvesi
Cennetle cehennem sağken yaşanır
Fikri olan insan gibi düşünür
Dönmek için Yiğit, bir gün taşınır
Beni getirecek narı ayvası…
ATIŞMA
MUSTAFA CEYLAN- HARUN YİĞİT
Mustafa Ceylan:
Benim Yiğit gardaşımsın
Küsemezsin demedim mi?
Bir hicivle fırtınaca
Esemezsin demedim mi?
Harun Yiğit:
Fırtına da kasırga da
Küsmek benim neyimedir!
Esmek hiciv ile ise
Esmek benim neyimedir!
Mustafa Ceylan:
Boşa giyme başa kavuk
Filiz vermez kuru kabuk
Vallahi bir şapşal tavuk
Kesemezsin demedim mi?
Harun Yiğit:
Kavuk kabak ile esmek
Mayamda yok benim küsmek
Yoktur bende biçip kesmek
Kesmek benim neyimedir …
Mustafa Ceylan:
Nerde söyle İnce hocan?
Odur meydandan kaçan
Kanat kanat göğe uçan
Pusamazsın demedim mi.?...
Harun Yiğit:
İnce’ye bir haller oldu
Belki internetsiz kaldı
Meydanlara hırsız doldu
Pusmak benim neyimedir…
Mustafa Ceylan:
Boğdum gayri şom yasımı
Aşkla doldurdum tasımı
Bundan böyle dost sesimi
Kısamazsın demedim mi?
Harun Yiğit:
Ne olursa olsun dini
Hiç sevmedim nefret kini
O şakıyan dost sesini
Kesmek benim neyimedir…
Mustafa Ceylan:
Mikrofonla etme tehdit
Olmaz söze elbet tahdit
Kar saçlılar olur şahit
Pusamazsın demedim mi?
Harun Yiğit:
Kimseleri tehdit etmem
Yaşadıkça haram yutmam
Kar saçlıyı asla atmam
Pusmak benim neyimedir…
Mustafa Ceylan:
Okuyor bak vezn-i aher
Ceylan ona SATRANÇdır der
Sarsılırsan böyle eğer
Düşemezsin demedim mi?
Harun Yiğit:
Köroğlu’na ders veremem
Bu dediğine eremem
Hiçbir kimseyi yeremem
Düşmek benim neyimedir
Mustafa Ceylan:
Bu kopyayı dostlar verdi
İşte Harun Gol at dedi
Ateş yandı, gök gürledi
Pişemezsin demedim mi?
Harun Yiğit:
Dostlar kopya verir olmuş
Ne zamandır düşman bilmiş
Ateşlerde Harun kalmış
Pişmek benim neyimedir
Mustafa Ceylan:
Kaleiçi'nde bidon
Durur hâlâ vagon vagon
Olsan parıldayan balon
Şişemezsin demedim mi?
Harun Yiğit:
Yazamazsam çatlayacam
Bidonları atlayacam
Madem bir gün patlayacam
Şişmek benim neyimedir
Mustafa Ceylan:
Bir Ceylan'ım güllük bağım
Dost dost der bu dudağım
Bulutlarda karlı dağım
Aşamazsın demedim mi?
Harun Yiğit:
Dost dilinden heceleri
Yiğit gibi niceleri
Engin varken yüceleri
Aşmak benim neyimedir
….Aralık 2005,
ATIŞMA
Harun YİĞİT, Aşık KAZANOĞLU
Harun Yiğit:
Kaş olurmuş göz üstüne
iz sürülür iz üstüne
Ağırlığın bilen insan
Söz söylemez söz üstüne...
Aşık Kazanoğlu:
Kainatı var eyleyen
Dağı koymuş düz üstüne
Güneş vurunca yok olur
Yazı yazma buz üstüne...
Harun Yiğit:
Zalim ile kılıç camla
Mazlum ahı sakın alma
Destursuz meclise dalma
Çöktürürler diz üstüne...
Aşık Kazanoğlu:
Gel sakın bozma sırayı
Beyaz zannetme karayı
Daha azdırır yarayı
Sakın dökme tuz üstüne...
Harun Yiğit:
Çile yiyip dertle doyak
Hangi birisini sayak
Yürütürler yalın ayak
Bastırırlar köz üstüne…
Aşık Kazanoğlu:
Taşan su bendini yıkar
Daha kar’şan neler çıkar
Er geç fotoğrafın yakar
Poz çekersen poz üstüne...
Harun Yiğit:
Meyve olup dalda ersen
Düşmeden ağaca sorsan
Her kişiye sır verirsen
Koz yakalar koz üstüne…
Aşık Kazanoğlu:
Aşık olan dolu içer
Maddeden manayı seçer
Namertler çiğneyip geçer
Düşer isen yüz üstüne...
Harun Yiğit:
Dolu benim neme gerek
Madde dursun mana görek
Bir bilene varıp sorak
Öz sığar mı öz üstüne…
Aşık Kazanoğlu:
Garip olan çeker keder
Zikredenler daim hu der
Miden allak bullak eder
Biber yeme muz üstüne...
Harun Yiğit:
Bak kırdılar iki kolum
İhanetler sağım solum
Kan ağlıyor Anadolu’m
İki şiir yaz üstüne…
Aşık Kazanoğlu:
Kazanoğlu diyarının
Faydasız dünya varının
Bizim köyün muhtarının
Dağ devrilse az üstüne...
Harun Yiğit:
Her sözcükten ilham alır
Yiğit elbet haddin bilir
Kazanoğlu üstat gelir
Yokuş yapar düz üstüne…
03 OCAK 2010
ATIŞMA
Aşık KAZANOĞLU ve Harun YİĞİT
Aşık Kazanoğlu:
Genç ömrünü uzaklarda bitirdin
Ne kaldı elinde yazıdan başka
Her gidişte hasret keder götürdün
Almanya ne verdi sızıdan başka
Harun Yiğit:
Genç ömrümü gurbet elde bitirdim
Ağzımda diş kalmadı azıdan başka
Hasret, hasret koca ömür götürdüm
Hiç bir şeyim yoktur seziden başka.
Aşık Kazanoğlu:
Sezdirmedin içten ümit bağladın
Hangi merhem ile yara sağladın
Vatan dedin bayrak dedin ağladın
Neyin var orada kuzudan başka
Harun Yiğit:
Memleketim diye varıp sardığım
Bura neresidir? diye sorduğum
Karda kışta kovalayıp yorduğum
Tavşanı tutan yok Tazıdan başksa
Aşık Kazanoğlu:
Kazanoğlu biz mi yanlış yürüdük
Yanlışlara baka baka çürüdük
Riyakarın kazanında eridik
Her şeyi unuttum maziden başka
Harun Yiğit:
Dün kovulan bugün içeri doldu
Eski Yiğit’lerin hepsi mi öldü
İşgal edilmedik neyimiz kaldı
Bizim olmayan şu Yazıdan baksa.
BAŞA BAK BAŞA
Oyunu verenler ayak takımı
Ayaklardan gelen başa bak başa
Gümbür gümbür geldi dinci akımı
Yeşil bayraklıda düşe bak düşe
Demokrasi trenine bindiler
Hiçbir yerde durmayacak sandılar
Üç yüz altmış dereceyle döndüler
Devran sürüyorlar işe bak işe
Hakaretin kralını ediyor
İnsanımı koyun diye güdüyor
Freni patlamış son gaz gidiyor
Havada uçuşan kuşa bak kuşa
Devran böyle sürüp gider sanmasın
Dağıttığı sadakaya kanmasın
Gün geçmiyor bir yerimiz yanmasın
Gözümüzden akan yaşa bak yaşa
Düşüneni kapılardan kovanın
Bu milletin anasına sövenin
Katilleri şak şaklayıp övenin
Ağzındaki çürük dişe bak dişe
Önünden geçilmez oldu afra dan
Yiğit olmuş atıp durur tafradan
Zehir zıkkım alıyoruz sofradan
Her gün yediğimiz aşa bak aşa
BAYRAMI GÖRMEDİ BAYRAMSIZ BAYRAM
Bayramlarda bayram görmeden yaşar
Bayramı görmedi bayramsız Bayram
Vatan için her an en önde koşar
Bayramı görmedi bayramsız Bayram
Yâr diyerek mavzerine sarılır
Hainlerin pususunda vurulur
Bir Bayram ölürken bini dirilir
Bayramı görmedi bayramsız Bayram
Bayram'ın yolunu gözler anası
Bayramda Bayram’a kimler yanası
Bayramda kefene değmiş kınası
Bayramı görmedi bayramsız Bayram
Uzanmamış eli daha harama
Yiğit'im der tuz basmayın yarama
Bayram nedir sormadılar Bayram'a
Bayramı görmedi bayramsız Bayram…
BAKKAL ŞUAYİP
Aniden mahalle bakkalı olup
İlk gün hesap karıştırdı Şuayip
Milleti soymanın yolunu bulup
Müşteriyi vuruşturdu Şuayip
Utanmadan ‘Karı’ dedi kadına
Şakşaklayıp büst yaptılar adına
Alışmıştı ağzı küfür tadına
Bol, bol verdi veriştirdi Şuayip
Elin sokağına tertipli gitti
Hindice kabardı horozca öttü
Kabadayı olup köylüyü üttü
Kârı kendi kırıştırdı Şuayip
Oğlu kızı bilmez hiç alın teri
Köyün bütçesinden geçinen biri
Bir yolun bulup köyde muhtarı
Hırsızlarla görüştürdü Şuayip
Yok ediyor burnumuzda tüteni
Sapan ile avlar dalda öteni
Acımadı, köyde olup biteni
El köyüne eriştirdi Şuayip
Aklı olmasa da Yiğit huyluyu
Köylüce severiz fidan boyluyu
Bakkalına uğramayan köylüyü
Birer, birer soruşturdu Şuayip
BİZDEDİR
Din adına otuz küsür insanı
Yakanlara ödül veren bizdedir
Adaletin Kazan’ında haksızca
Bakanlara ödül veren bizdedir.
Atatürk’e küfür edip açılan
Başımıza vekil olup seçilen
Leş kargası gibi beleş geçinen
Kokanlara ödül veren bizdedir.
Mercimekler kaşıkladı pilavı
Sahtekârlar pay pay ettiler avı
Gecekondu diye villadan evi
Dikenlere ödül veren bizdedir.
Bozulmuş renkleri, ak mı, kara mı?
Ey Yiğit’im deşip durma yaramı
Hak deyip de löpür löpür haramı
Tıkanlara ödül veren bizdedir.
BEYLER İSTER DAHA
Döviz makinesi olduk gurbette
Beyler ister daha kur olmamızı
Adımız defterden silinmiş yurtta
Beyler ister daha var olmamızı
Sözde memleketten daim kollandık
Sabır etmek için hayli zorlandık
Her yerde yabancı olduk horlandık
Beyler ister daha hor olmamızı
Vardiyalı işte çalışır olduk
Avrat kocasız, biz avratsız kaldık
Beş gün evde, eve hasretlik çektik
Beyler ister daha zar olmamızı
Günlerce montajda daha da kötü
Geceye karışır doğuyla batı
Kimimizin işi gezdirmek iti
Beyler ister daha nur olmamızı
Gıpta eder olduk Alman itine
Çoğumuz alıştık domuz etine
Dövizli askerlik vatan adına
Beyler ister daha er olmamızı
Hakkımızı her an istedik durduk
Verilen hakkı da alamaz olduk
Verdikçe aldılar gene de verdik
Beyler ister daha kâr olmamızı
''Ausweis''* alıp burada kalsak
Adımız değişmez Alman da olsak
Dalda yaprak gibi sararıp solsak
Beyler ister daha nar olmamızı
Yiğit'im burada yaban ettiler
Güdülemeyenler bizi güttüler
Pazardan pazara alıp sattılar
Beyler ister daha kör olmamızı
Ausweis* Kimlik
BIRAK YAKAMIZI VEKİL BEY
Kanayan yaraya tuz mu basarsın?
Kendi yaramızı sarak vekil bey!
Seçimlerden seçimlere esersin
Siyasetin artık çorak vekil bey!
Bırak yakamızı, bırak vekil bey!
Paşa, paşa almış idin oyumu
Gizli, gizli zehirledin kuyumu
Ele verdin elektrik, suyumu
Sayenizde tarla kurak vekil bey!
Bırak yakamızı, bırak vekil bey!
Adam gibi şöyle çekip gitmek
Kitabında yok mu istifa etmek?
Bu kadar maaşla bu nasıl yatmak
Onur senden çokça ırak vekil bey!
Bırak yakamızı, bırak vekil bey!
‘’Ergenekon’’ deyip birin yakala
Rezil ettin bizi dağda çakala
Bıyığınla bir de kirli sakala
Beğenmez olursun tarak vekil bey!
Bırak yakamızı, bırak vekil bey!
Seçimden seçime bizi öptünüz
Okulları yıkıp mescit yaptınız
Yiğit’in cebinden ekmek kaptınız
Milletçe menzile varak vekil bey!
Bırak yakamızı, bırak vekil bey!...
BİZİM KÖYLÜ İRECEP
Yalanlarla saça saça neşeyi
Köylüleri bayar gider İrecep
Sokak sokak döner durur köşeyi
Çullarını yayar gider İrecep
Gizli gizli bostanlara dalıyor
Utanmadan güpegündüz çalıyor
Yetmez mi ki sıpaları salıyor?
Köylüleri soyar gider İrecep
Çoban oldu beş koyunu gütmedi
Bir gün olsun davar ile yatmadı
Çobanlıkta İrecep'e yetmedi
Rüyasında sayar gider İrecep
Uzaklardan bulmuş idi kaynağı
Köylülere getirmişti oynağı
Aba altı göstermişti değneği
İsteğini dayar gider İrecep
At eğeri kurtulmuştur palandan
Çevresi yakını doldu çalandan
Bakın görün kim ölmüştür yalandan?
Her sözünden cayar gider İrecep
Muhtarlığa dikti şimdi gözünü
Esirgemez köylülerden sözünü
Söve söve söndürüyor közünü
Haram ile doyar gider İrecep
Düdüğünü çalar para verene
Dostu olur o’na çorap örene
Hiç acımaz yalanını görene
Gözlerini oyar gider İrecep
İrecep'im muhtarlığı zorladı
Haksızlığa çocuk bile zırladı
Bütün köylü isyan edip fırladı
Fidanları soyar gider İrecep
Öğretmenin düz yolundan gelmiyor
Sinsi sinsi gezer, Yiğit olmuyor
Buz üstünde olduğunu bilmiyor
Elbet bir gün kayar gider İrecep...
BEN ŞAİR OLAMADIM
Duygularım deyip birkaç müsvedde
Yazan şair oldu, ben olamadım
Doğada başıboş böcekler gibi
Uçan şair oldu, ben olamadım
Heceyi bölemez parmakla sayar
Cebinden kelime çıkartıp koyar
Ömründe saz bile görmemiş hıyar
Ozan-şair oldu, ben olamadım
Arabeskle kendisinden geçerek
Meyhanede rakı, şarap içerek
İçip, içip bir kenara çökerek
Sızan şair oldu, ben olamadım
Moda diye kulak verdiler caza
Pişirip durdular boynumda boza
İnternette çet yaparken bir kıza
Kızan şair oldu, ben olamadım
Caggıdı cuggudu sakız patlatıp
Ağzında çevirir iki katlatıp
Kucakta çıplakla beni çatlatıp
Azan şair oldu, ben olamadım
Viran oldu hanlar, kayboldu hancı
Bu yüzden saplandı içime sancı
Memlekete turist gelen yabancı
Suzan şair oldu, ben olamadım
Bıktık artık ipe serilen undan
Öfkemiz yakında çıkacak kından
En sonunda Türkçemizi altından
Kazan şair oldu, ben olamadım
Yiğit'im gören yok dumanlı dağı
Hora geçer oldu çekenler yağı
En sonunda kafiyeyi uyağı
Bozan şair oldu, ben olamadım...
VERİNCE PARAYI ŞAİR OLDUM BEH!
Yıllarca okuyup yazmam boşaymış
Verince parayı şair oldum beh!
Eğitim meğitim masalmış meğer
Verince parayı şair oldum beh!
Yorumcular bela oldu başıma
Bütün hünerimi serdim boşuna
Aldırış etmedim körün taşına
Verince parayı şair oldum beh!
Bedel vermeyince kimse almadı
Antolojilerde hiç yer kalmadı
Methiyeler yazdım yine olmadı
Verince parayı şair oldum beh!
Uyak, ayak arayıp mı durayım?
Çaresi var mı, kime sorayım?
Kafamı boşuna niye yorayım?
Verince parayı şair oldum beh!
Hayal âleminde uyurgezerim
Kazmasız küreksiz kuyu kazarım
Kitap okumadım ama yazarım
Verince parayı şair oldum beh!
Bir yerlerden yürütürken basıldım
Kelimeler uzadıkça asıldım
Birkaç mısra yazdım diye kasıldım
Verince parayı şair oldum beh!
Kavak yeli eser oldu başımda
Şiir yazar oldum artık düşümde
Şiir yaya kaldı benim peşimde
Verince parayı şair oldum beh!
Bir köşede yayın evini gördüm
Kitap bassın diye parayı verdim
Kitabım çıkınca murada erdim
Verince parayı şair oldum beh!
Yiğit derki bu düzeni kuranın
Yar diyerek kucaklayıp saranın
Ne diyeyim kudretine paranın
Verince parayı şair oldum beh!..
BU ZAM SİZE AZ GELİYOR
Neyinize kafa yormak
Size düşmez hesap sormak
Eğer yoksa birlik olmak
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Düşünmeden oy attınız
Yan gelerek hep yattınız
Derdinize dert kattınız
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Başa bakan iyi vallah
Düzeldi her şey maşallah
Bastır bakan, zamı yallah
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Kalkınmalı plan falan
Çekemeyen desin talan
İnanma sen hepsi yalan
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Kemerlerde delik boldur
Tükenirse git de deldir
Bulamazsan etek kaldır
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Problem mi şu yakacak
Varsın sönsün yanan ocak
Aç kalana kim bakacak
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Yarın Allah kerim dersin
Her şeyin var ne istersin?
Yoksa neden şükredersin
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor
Yiğit'imi kızdırmayın
Daha çokça yazdırmayın
Bu hicvimi bozdurmayın
Bu zam size az geliyor
Az geliyor, az geliyor
Üşümeyin yaz geliyor...
ÇAVUŞ EMMİ
Araştırdım geçmişimiz
Yörük çıktı Çavuş emmi
İnkârcıdır köylülerin
Çürük çıktı Çavuş emmi
Tok geziyor açlarımız
Karanlıkta suçlarımız
Burgu burgu saçlarımız
Örük çıktı Çavuş emmi
Güven kalmadı erine
Yangın iner ta derine
Söndürecek su yerine
Körük çıktı Çavuş emmi
Hatıllı’mız sanma temiz
Ortasından içti domuz
Asmamızda üzümümüz
Koruk çıktı Çavuş emmi
Gammazlıyor canan canı
Viraneye döner hanı
Daha dünün pehlivanı
Arık çıktı Çavuş emmi
Yaşlıları yele veren
Komşusunu ele veren
Çalışmadan mola veren
Kırık çıktı Çavuş emmi
Bu gün dünü çok arattı
Gelen geçen bir zar attı
Gençlerimiz demokrattı
Sarık çıktı çavuş emmi
Reisleri sele verdik
Rüyamızda köyü gördük
Sonunda ilçeye vardık
Çarık çıktı Çavuş emmi
Ateşi var dumansızca
Acı çeker amansızca
Kavun, karpuz zamansızca
Yarık çıktı Çavuş emmi
Yiğit sanıp yoldan saptık
Göz çıkardık, kaşı yaptık
Ayva diye aşı yaptık
Erik çıktı Çavuş emmi
DEDİLER
Yoluma serdiler çöğür, dikeni
Çıplak ayağını sürü dediler
Yığdılar önüme olanca derdi
Bir kürek verip de kürü dediler
Araya araya bulsam yerimi
Bana bırakmazlar kendi serimi
Nesimi misali yüzüp derimi
Sırtıma sararak sürü dediler
Her nereye gitsem adın anardım
Soğuk suyu akan berrak pınardım
Ormanda dalları yeşil çınardım
Köklerimi kesip kuru dediler
Dik tuttum başımı açık alnımı
Affettim aldatıp kaçan kanlımı
Beni derde salan deli gönlümü
Avucuma koyup eri dediler
Yiğit gibi kara bağrım açmazdım
Yanmasaydı içim yaram deşmezdim
Kıymetliydim her an elden düşmezdim
Bir kenara atıp çürü dediler…
DEYYUS
Köylerine vardım yolları bozuk
Yıllar geçmiş halâ yatıyor deyyus.
Arada bir uyansa da düşünden
Toprakta çamura batıyor deyyus.
Ektiği hasada yağıyor dolu
Bilemez ki neresi, Antalya, Bolu?
Particidir, karıştırır sağ, solu
Takım tutar gibi tutuyor deyyus.
Burnu kara eşek gibi direşir
Birkaç koçan toprak için vuruşur
Yetimlerin lokmasına erişir
Zehiri zıkkımı yutuyor deyyus
Altına kocaman mor koltuk buldu
Abdestli abdestsiz namazlar kıldı
Bir sabah ansızın evi basıldı
Suçu bende görüp çatıyor deyyus.
Dostları bırakmış düşmanı över
Nonoşu, kılmanı, dulları sever
Eşeğe kızınca avradı döver
Sopa ile stres atıyor deyyus.
Borsadan, faizden aktıkça kurna
Eline vermişler bozuk bir zurna
Biraz kömür biraz sabun, makarna
Para ile oyu satıyor deyyus.
Arasan bulunmaz, sır içinde sır
Atar havasını güler, kasılır
Bir görseniz nasıl Yiğit kesilir
Seçimden seçime ötüyor deyyus.
DİYE DİYE
Şu başıma gelenleri kendime
Dilimde tüy bitti yaz diye diye
Bunca keder, bunca gamı başıma
Kimler sardı bilmem az diye diye
Ömrün, güzel anlarının bittiği
Dostlukları, yalanların üttüğü
Yâr dediğim yarenimin ettiği
Çekilmiyor artık naz diye diye
Bakmadılar gözden akan yaşıma
Bir de zehir kattı zalim aşıma
Düzenbazı kimler sardı başıma
Yapılan işleri boz diye diye
Uyuyanlar usanmadı uymaktan
Hırsızlar bıkmadı fakir soymaktan
Yıldık, her köşede popu duymaktan
Sazı kırdık artık caz diye diye
Girdiler Allah'la kul arasına
Göz koydu fakirin pul, parasına
Kanayıp duran gönül yarasına
Bastılar biberi tuz diye diye
Uçan uçtu nesi kaldı çatının?
Oyuncağı olduk uygar batının
İçine bindik de Truv-atının
Bizim elimizde koz diye diye
Kulak veren yoktur artık öğüte
Balığı çıkardık çoktan söğüt e
Nice yalanlarla Harun Yiğit'e
Gösterdiler kışı yaz diye diye...
DÖNDÜ
Kalktık geldik şiir, şiir diyerek
Bir de baktım kral köşküne döndü
Şu köşeye geçmiş postu yayarak
Kalabalık görüp şaşkına döndü
Kral korktu mu ki beni bağladı?
Yağdanlıklar çevresinde çağladı
Dost demiştim biri beni dağladı
Başın öne eğip düşküne döndü
Kalbi et parçası sanana şaştım
Bu et parçasıyla zulümler geçtim
İsyan bayrağını önüne açtım
Ağacın kökünde fışkına* döndü
Her gün boş laf ile hesap soranlar
Bir nalına bir mıhına vuranlar
Yağma sofrasında bağdaş kuranlar
Bulanık sularda ışkına* döndü
Kağnı gölgesinde serilip yatmak
Yiğitlikte var mı arkadan çatmak?
Şaire yakışmaz yağcılık etmek
Yürüyüşü birden eşkine* döndü
Bir kapı kapansa bini açılır
Kapanmış kapıdan çoktan geçilir
Yükümü yükledim gayrı göçülür
Kalanlar dışarıda uşkuna* döndü
Ben akan su isem indim çaylara
Eyvallah etmedim nice beylere
Artık yol göründü başka köylere
Yiğit yerin bulup aşkına döndü...
*Fışkın: Bir ağacın dibinden süren ince dal
*Eşkin: Atın bir çeşit hızlı yürüyüşü
*Uşkun: Karabuğday gillerden, kökü dışarıda yaprakları yürek biçiminde içten sarı renkli bir bitki
*Işkın: Vücudu yassı, pullu büyüyecek balık
DÜZENBAZ
Yaşına bakmadan bakıyor kıza
Sallanan kuyruğa geliyor dize
Özünü unutmuş küfreder saza
Kendini boşluğa bağlar düzenbaz
Günü geçmez, boşa hayal kurmadan
Elden öğreniyor aklın yormadan
İçte yanan harlı ateş görmeden
Yangınsız bağrını dağlar düzenbaz
Yaptığı işlere aklı ermeyen
Yaşayıp gidiyor soru sormayan
Mecliste görüp de selam vermeyen
İş bitiriciyi yağlar düzenbaz
Çalışmıyor kahve, kahve dolaşır
İçip, içip sağa sola bulaşır
Can arkadaşına bile dalaşır
Ağzı dolu küfür çağlar düzenbaz
Bu gece de yine rakıyı buldu
İçince bir anda başkası oldu
Meyhaneden çıkıp cumayı kıldı
İki yüzlülüğü yeğler düzenbaz
Evde huysuz, çoluk çocuk boyunca
Alman sevgilinin gider huyunca
Oto yolda soldan geçemeyince
Gaz verip kamyonu sağlar düzenbaz
Marifet sanıp ta kaçamak yaptı
Sarılıp Helga'yı dudaktan öptü
Hatundan habersiz şifayı kaptı
Yandım Allah deyip ağlar düzenbaz
Her sözünde nice çamlar devirip
Durmuyor sözünde birden kıvırıp
Marifetmiş gibi yoldan çevirip
Boş yere Yiğit'i eğler düzenbaz...
EFENDİM
Dünyanın ötesi berisi yoktur
Yaşayıp gördüğün kardır efendim
Cennet, Cehennemi dünyada gördüm
Yaşarken ikisi vardır efendim
Eyvallah etmezken Ali, Veli'ye
Takılan çoğaldı yolda deliye
Bin yıldır mezarda yatan ölüye
El açıp yalvaran kördür efendim
Elinde tespih başında fesi
Kendine üfürür tutsa nefesi
Hakikat insanda ilmin ötesi
Zifiri karanlık dardır efendim
Kendi düşünmeden ellere kanan
Kim acep sıratta kurbana binen
Bildiği her şeyi etinde sanan
Beynindeki namus ardır efendim
Alın teri ekip emeğin biçip
Yiğit gibi sevda zehiri içip
Şu dünyaya birçok pencere açıp
Düşünmesin bilen hürdür efendim.
EŞEK
(Mahmut Erdal'a Nazire)
Davul çalsak duymuyorsun
Uyanayım deme eşek
İnadından caymıyorsun
Uyanayım deme eşek
Yakalayan semer vurdu
Şu sırtında koca yurdu
Dolaşarak seni yordu
Uyanayım deme eşek
Biri indi biri bindi
Sırtındaki bile dindi
Ne şeytandı ne de cindi
Uyanayım deme eşek
Akılları tartındadır
Muskacılar sırtındadır
Gözleri pıl, pırtındadır
Uyanayım deme eşek
Taşımaya alışmışsın
Sap samana yılışmışsın
Batma görüp ilişmişsin
Uyanayım deme eşek
Biri gelip yemin çalsa
Sana bomboş torba kalsa
Aç kalıp da sıpan ölse
Uyanayım deme eşek
Sırtının her yanı yanır
Seni gören Yiğit sanır
Bir tutam ot için anır
Uyanayım deme eşek.
EY ANKARA
Kâğıt üzerinde Alaman olduk
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Sayenizde şimdi vatansız kaldık
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Sürgün gibi yaban ele atıldık
İşsizliğin kervanına katıldık
Oynanılan oyunlarda ütüldük
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Muhalefet partileri koz buldu
Üstümüzden söyleyecek söz buldu
Özellikle biz Türkleri yoz buldu
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Sakız olduk bay Bosbach'ın dilinde
Yalnız kaldık bu yabanın elinde
Taş mı olduk acep senin yolunda
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Seçimlerde malzemeyiz bunlara
Her fırsatta sürülürüz önlere
İş bitince atılırız sonlara
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Ankara'nın suskunluğu bilindi
Vatandaşlık elimizden alındı
Çok vatandaş kütüklerden silindi
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Kurmuşlar bak demokrasi parkını
Her havaya döndürürler çarkını
Giyinmişler insan hakkı kürkünü
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Avrupalı ortak oldu sen pazar
Bu ortaklık kuyumuzu hep kazar
Bir okusan gazeteler ne yazar
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Nazilerin yaptığını görmedin
Yakanlara hiç bir tepki vermedin
Bir kez olsun halimizi sormadın
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
Yeter artık diyeceğiz bilesin
Uyanıp ta yanımıza gelesin
Harun der ki biraz Yiğit olasın
Ey Ankara sana ne diyelim biz?
FETÖ’NUN DUASI
Benim ile çalıp çırpan yarenler
Allah size kepçe kepçe aşırsın
Çırağım olup da mal, mülk edenler
Allah sizi dert küpünde taşırsın
Beddua sanmayın bu istemleri
Hak, bildiği gibi yapsın kemleri
Kapının önüne döktüm yemleri
Tilkiler gibi tuzağa düşürsün
Bedenin içinde Kâbe gezdirse
Elleri duada aklı azdırsa
Parayla adına kitap yazdırsa
Namazı kılarken kıble şaşırsın
Tüm sülalen gemicikler yüzdürse
İmamın kayığı altın gezdirse
Cennette huriler seni azdırsa
Dilerim hak sende seni pişirsin
Uzatma, danışıklı kavga kuralım
Milletin başına çorap örelim
Üç-beş Yiğit bulup yere serelim
Sokakta kendini bir bir dişirsin
28 Şubat 2016
FİKİR YÜRÜTMEK DE NEYİNE SENİN
(Tersine Hiciv)
Fikir yürütmek de neyine senin?
Şöyle boylu poslu görünsen yeter
Popla topun var ya gerisi yalan
Ekmeğe soğanı dürünsen yeter
İstersen kiralan, olmazsa satıl
İşe yaramazsan sürüden atıl
Topal eşek gibi kervana katıl
Yürümek neyine sürünsen yeter
El alem milyonlar kazansın hele
Zenginin malını dolarsın dile
Sana çok yakışmış zincirsiz köle
Hasırsız çulunu bürünsen yeter
İlim irfan yalan, gerçek büyü dür
Çalıp çarpan kendisinin beyidir
Bir hiç olmaktan daha iyidir
Çöp yığını olup kürünsen yeter
Yiğit görün ama beleşe geçin
Büyükler var iken olur mu suçun?
Her gün biraz daha kaybolmak için
Oturduğun yerden yerinsen* yeter.
*Yerinmek: Acımak, pişman olmak
GARİP HASAN STADYUMDA
Futbolcular milyon dolar alırken
Garip hasan takım tutmasa olmaz
Kendisi aç yatıp tok kalkar iken
Rakip taraftara çatmasa olmaz
Kulüpler köşeyi döndü görmüyor
Takımından asla taviz vermiyor
Aklı toptan başka şeye ermiyor
Amigoya uyup ötmese olmaz
Maça gitmek için bileti aldı
Elin topçusunu şakşaklar oldu
Maçtan sonra beş gün açıkta kaldı
Sırtından ceketi satmasa olmaz
İşine gitmeye bile üşenir
Her maça giderken silah kuşanır
Maç sonunda nice olay yaşanır
Bir de kan davası gütmese olmaz
Ağzı dolu küfür eder dostuna
Toz kondurmaz takımının üstüne
Bürünüverir birden hayvan postuna
Kaybedince dayak atmasa olmaz
Coşunca kendini kayıp ediyor
Rast gele silahı sıkıp gidiyor
Takımına olan borcun ödüyor
Coşkuyu şiddetle tatmasa olmaz
Milyon dolarla olur sözleşme
Top ile, pop ile geldi yozlaşma
Fanatizmde olmaz asla uzlaşma
Stadyum önünde yatmasa olmaz
Yiğit'in haline bakın ne olmuş
Çevresi çeperi topçuyla dolmuş
Bundan böyle artık belasın bulmuş
Takımıyla birlik batmasa olmaz...
GELDİK BUGÜNE
Toprağın özünden, suyun gözünden
Süzüle, süzüle geldik bu güne
Hayvandan insana daha dönmeden
Büzüle, büzüle geldik bu güne
Kış ayında güneş yaktı kavurdu
Sel aldı emeği yeller savurdu
Doğa bizi dinden dine çevirdi
Üzüle üzüle geldik bu güne
Sömürenler miras gibi kaldılar
Elimizden nice değer aldılar
Emek verdik, alın teri çaldılar
Ezile ezile geldik bu güne
Benlik aşılmadı bize saldırdık
Nice değerleri ite çaldırdık
İsteyen herkese etek kaldırdık
Dizile dizile geldik bu güne
Hak yolunda nice cenkte vuruştuk
Kavgalarda Yiğit’lerle yarıştık
Çirkinliğe bile bile karıştık
Bozula bozula geldik bu güne.
GÖZÜNÜZÜ AÇIN ARTIK
Gözünüzü açın artık
Sırtımızdan doyanlar var
Her gün biraz daha fazla
Cebimizi soyanlar var
Buralarda soldu yüzüm
Her duyana benim sözüm
İçimizden bile bizim
Altımızı oyanlar var
Irkçılığın akar kiri
Yaktırıyor birileri
Öldürmeden diri diri
Mezarlara koyanlar var
Un sererler ince ipte
Irkçılık var ayrı tipte
Bizi halâ hor görüpte
''*Ausländer'' sayanlar var
Dönen dönmüş özlerinden
Okunuyor yüzlerinden
Dün verdiği sözlerinden
Çıkar için cayanlar var
Konuştukça aygaz tüpü
Görünüyor aklın dibi
Gökyüzünde yıldız gibi
Birer birer kayanlar var
Her tarafta birdir hile
Bir düşersen yandın dile
Yoksulluktan burda bile
Kendisine kıyanlar var
Çalışanlar düştü dara
Çok hainler doldu bura
Yiğit'imin gönlü yara
Şeytanlara uyanlar var...
*''Ausländer: Yabancı
GÖZLERİNİ BAĞLADILAR MİLLETİN
Gözlerini bağladılar milletin
Kapı, kapı oy’sun diye çıktılar
Vatandaşı üç kâğıtla aldatıp
Ceplerini soysun diye çıktılar
Medeniyet yularını takarak
Ar, namusun duvarını yıkarak
Bu millete tepelerden bakarak
Meydanlara baysın diye çıktılar
Millet kalsın siz çağları atlayın
Servetiniz beşe, ona katlayın
Efendiler yiyin için patlayın
Doyumsuzlar doysun diye çıktılar
İt kağnının gölgesinde ulursa
Halkın hakkı yolda yayan kalırsa
Şu rüşvetin adı bahşiş olursa
Yan cebine koysun diye çıktılar
Parsel, parsel bu ülkeyi satanı
Cep dolarken kim neylesin vatanı
Bunca yıldır yan gelip de yatanı
Uyandırman uysun diye çıktılar
Kim bakar ki her gün akan al kana
Vatan kanla baştanbaşa çalkana
İnsan gibi ayaklanıp kalkana
Yere düşüp kaysın diye çıktılar
Bu aylarda yatan çoktur serinde
Sarılmıyor, yaralarım derinde
Tozlu yolda nice Yiğit yerinde
Uygun adım saysın diye çıktılar…
GÜLLÜK ÇÖPLÜĞÜNE NAZİRE
Rüzgârın önünde şaşan çöğürü
Takmasam olmuyor, taksam olmuyor
Güllük bahçesine düşen çöğürü
Sökmesem olmuyor, söksem olmuyor
Bataklığa nice sinekler konar
Bal yapan arı uzaktan döner
Her ot kendisini gelincik sanır
Bakmasam olmuyor, baksam olmuyor
Çirkef çöplüğünde gezen gafile
Fitnelik gölünde yüzen gafile
Kemik göstermeden azan gafile
Çakmasam olmuyor, çaksam olmuyor
Ahmak suretini aynada görür
Başkası sanarak havlayıp durur
Topal eşek gibi ayağın sürür
Sekmesem olmuyor, seksem olmuyor
Acep güllük bahçesine kastı ne?
Gaflet uykusunda düşmüştür kine
Uyurgezerlerin bir gün üstüne
Çökmesem olmuyor, çöksem olmuyor
Tez kururlar bataklığın otları
Kimler saldı başımıza itleri?
Gülün çevresini saran çitleri
Yakmasam olmuyor, yaksam olmuyor
Güllük benim evim, gülleri şahım
Arşı bile delip geçecek ahım
Bataklık artığı toprağa tohum
Ekmesem olmuyor, eksem olmuyor
Öfkeden yarıldı bıçağın kını
Bir akarsa durmaz kalemin kanı
Korkuluk diyerek güllüğe onu
Dikmesem olmuyor, diksem olmuyor
Önümde güttüğüm sürüye katıp
Karşıma çıktığı yerlerde çatıp
Onun ile yağlı güreşi tutup
Yıkmasam olmuyor, yıksam olmuyor
Güllüğün gülleri içinde ağrı
Boynunda torba, yanıyor bağrı
Yularından tutup ahıra doğru
Çekmesem olmuyor, çeksem olmuyor
Yol öğrenilir mi yol delisinden
Şark köşesi olmaz yer halısından
Sahte dost insanı çıkartır dinden
Çıkmasam olmuyor, çıksam olmuyor
Boş hayaldir elbet, çöldeki kuyu
Dil, dil değil, sanki kırılmış yayı
Üstüne bir kazan bulaşık suyu
Dökmesem olmuyor, döksem olmuyor
Dürüstlere eğmedim ki kaşımı
Boş yere hiç akıtmadım yaşımı
Der ki Yiğit, otuz iki dişimi
Sıkmasam olmuyor, sıksam olmuyor
HENDEK NAME
“Hendek hendek gezerim” türküsünü çığırdı
Elinde bozuk kilit, el kılıcı, bağırdı
Eşek gibi anırıp, öküz gibi böğürdü
Bir elinde makası, cımbız attı yanağa
Üstünü bırakmışlar, delik deşik altları
Umumhaneye döndü ülkenin sokakları
İtlere bırakmışlar, merhamet ve vicdanı
Katmer katmer pislerler, yedikleri çanağa
Biri bal kabağını kavuk sanıp takıyor
Alkol kullanmıyor da kanlı salya akıyor
Biat etmeyenleri Neron olmuş yakıyor
Bebek eti pişirin ak sofralı konağa
İKİYÜZLÜ GÖRÜNÜRSÜN
Özün sözün bir olmazsa
İkiyüzlü görünürsün
Kader deme olanlara
Düşünmeye erinirsin
Güvenirsen pis yılana
El vermezsen hak yoluna
Nefsin için bir yalana
Renkten renge bürünürsün
Gel Yiğit'i bir kez dene
Her hataya yakma kına
Bir gün sen de ak alnına
Kara leke sürünürsün
İNSANA İYİLİK YARAMAZ
İyilik yaramaz insanoğluna
Çamurdaysa tekme vuruver gitsin
Kalp dediğin şey de et parçasıdır
İstediğin yerden kırıver gitsin
İyilik edersen sana dolaşır
Gelir bir gün ayağına bulaşır
Zamanla acıya o da alışır
Bir derdine bin dert veriver gitsin
Yanından geçse de sakın ha görme
Yarası var ise merhemi sürme
Elinden gelirse fırsatı verme
Her işine karşı oluver gitsin
Yüzüne küfür et, sözün dinlesin
Eyüp’ten de beter olup inlesin
Dünya kaç bucakmış hele anlasın
Başına bin çorap örüver gitsin
Hayvan diyerekten sakın ha dövme
Karıncaya bile sen, sen ol değme
Her şeyi sev de insanı sevme
Eline dersini veriver gitsin
Gönül su gibidir kolaya akma
Her gördüğün dağda ateşi yakma
Yiğit olsan bile arkana bakma
İnsana insanlık seriver gitsin...
KAÇAK RAKI
Zulada, kamyon Hüsnü yatırmış kuzuları
Şu molaya az kaldı sabredin dostlar diyor
Nerden bulduysa bulmuş, sorulmaz ki Hınzır’a
Rampayı iner inmez serilsin postlar diyor
Söylesin türkümüzü yol boyu serçeleri
Almanya’lı Sülüman, sivriltsin pençeleri
Vatandaş Osman ile nur eyler geceleri
Aylak Hamza öteden, yapılsın tostlar diyor
Kıblesiz hu çekiyor kardeşkanı içenler
Çaldıkları sıpayı karanlıkta yiyenler
Kaçak rakıdan ölmüş otuz kişi diyenler
Sıratın köprüsünde silinir uslar diyor
Rakının vergisiyle imamların maaşı
Şampanya tıpasında müftümüzün naaşı
Tepemdeki timsahın akar gözünde yaşı
Başlar eğilsin öne, tutulsun yaslar diyor
Saray kaçak olur da, olmaz mı kaçak rakı?
Karıştırdı gececi Hüsnü karayla akı
Hırsız Yiğit çıkmadı, yola döküldü takı
Nedense musallada barışır küsler dedi
KANALLAR KAPANSIN
(TV Kanalları)
Yer altı, yerüstü, ne kadar varsa
Kanallar kapansın açık kalmasın
Parelel, marelel, türlü cemaat
Himmet meclisinde uçuk kalmasın
İç içe, diş dişe koyup reklamı
Döndürüp dursunlar şu beyaz camı
Pensilvanya’daki Fetö hoca mı?
Toplayın, zıplayın kaçık kalmasın
Tipine baksanız pazarda küfe
Çok çirkindir girse bile çarşafa
Paradan söz edin değişmez kafa
Düşünce üreten uçuk kalmasın
Kurulmuş kutular her yerde öter
Çeneleri düşmüş kılıçtan beter
Yeter artık sen de Yiğit’im yeter
Kötünün kestiği bıçak kalmasın
KURU TAŞA ESER GİDER
Hak hukuktan dem vuranlar
Lafla beni keser gider
Sözde şair, baş yoranlar
Kuru taşa eser gider
Eşiklerde dönmüş çula
Minnet etmen böyle kula
Sataşıyor sağa sola
Kuzgun görse pusar gider
Yiğit cana canım kurban
Ellerine almış tırpan
Beleş bulup, çalıp çarpan
Yediğini kusar gider...
KUYRUK SALLIYOR
Almanya; da olan dostluğa bakın
Ülkeme küsenler kuyruk sallıyor
Burada vatandaş ne hale düşmüş?
Ciğeri asana kuyruk sallıyor
Yaban elde solmuş ülkemin gülü
Başında esiyor ırkçılık yeli
Şehvetin peşine takılan deli
Parayı basana kuyruk sallıyor
Zincirden boşanmış eve küseli
Kuduz olmuş bizden selam keseli
Çöllerde başıboş rüzgâr misali
Kumlara esene kuyruk sallıyor
Kurtlanıp çürümüş kendi özüyle
Nasıl da konuşur elin sözüyle
Emperyalistlerin hain teziyle
Ahkâmlar kesene kuyruk sallıyor
Konuştukça görünür aklının dibi
Dört ayaküstünde yalıyor kabı
Çanakta yal görmüş bir encik gibi
Köşeye pusana kuyruk sallıyor...
NE OLUYOR BU MİLLETE?
Ne oluyor bu millete?
Bir birine söver oldu
Anadili konuşanı
Sokaklarda döver oldu
Din, dil derken bir de deri
Irkçılık sardı her yeri
Eli kanlı katilleri
Bakan bile över oldu
Çevirdiler bizi yoldan
Vatandaşlık gitti elden
Usanmışız yaban elden
Irkçı bizi kovar oldu
Yırtınarak uyum desen
Sosyal hakkı her gün kesen
Hem yabancı işsiz isen
Patron hemen savar oldu
Kardeşlik mi var dinlerde?
Yiğit yalnız en önlerde
Almanya’da son günlerde
Tüm kapılar duvar oldu…
NE OLUYOR SANA TÜRKİYE’M?
Uyuyanı yatırdın mı acaba?
Söyle ne oluyor sana Türkiye’m?
Vicdanını yitirdin mi acaba?
Söyle ne oluyor sana Türkiye’m?
Çocuklar ölmesin diyenler hanin
Dersinde öğretmen görüyor tayin
Çember sakallıysan her yerde ayin
Söyle ne oluyor sana Türkiye’m?
Yönün nerededir, nerede aklın?
Kulağın büyüdü, kalmadı saklın
Karıştı gidiyor haksızın, haklın
Söyle ne oluyor sana Türkiye’m?
Milli değerini düşürdün artık
Terazin bozuldu vicdanın yırtık
Çarşafa büründün her yanın örtük
Söyle ne oluyor sana Türkiye’m?
Çocuğu ölürken ana ağlıyor
Yiğit’in acısı yürek dağlıyor
Kahraman şovmenler teker yağlıyor
Söyle ne oluyor sana Türkiye’m?
OH NE ÂLÂ MEMLEKET
Gecekondu yapmak için bir arsa
Alın kaçın, oh ne güzel memleket
Gizli gizli rakı şarap ne varsa
İçin için, oh ne güzel memleket
Sandıklarda oynanılan oyun var
Emret sultan, vatandaş yok koyun var
Makarnaya satılacak oyun var
Beleş geçin, oh ne güzel memleket
Tankerlerin yol boyunca çekili
Veresiye tarlan var mı ekili
Mantar kafa, bidon göbek vekili
Seçin seçin, oh ne güzel memleket
Hukuk yoksa, gerek var mı korkuya?
Varsın batsın cennet gülü Türkiye
Katliamlar yapın arka arkaya
Biçin, biçin, oh ne güzel memleket
İnternete teslim olsun yuvamız
Beton dikin taşla dolsun ovamız
İmdat diyor zehirlenmiş havamız
Uçun uçun, oh ne güzel memleket
Gir havuza, ihale kap art arda
Borsa, loto var ya işte, kim darda?
Ne var ise çal, çırp sen bu aylarda
Yoktur suçun, oh ne güzel memleket
Yeter artık Yiğit’leri vurmayın!
Göz yumun da gerçekleri görmeyin
Düşünmeyin, araştırıp sormayın
Neden, niçin, oh ne güzel memleket!
PARAYOLLARI GENEL MÜDÜRÜ
Çocuğumun okulundan kime ne
Ben para yolları genel müdürü
Para bende, iman bende, din bende
Ben para yolları genel müdürü
Lise, mise neymiş? İhtiyaç değil!
İmam hatipleri görünce eğil
Öşür toplamaya etrafa dağıl
Ben para yolları genel müdürü
Dediğimi yap ta yolumdan gitme
Akılla gönlüne ihanet etme
Rızık veren eve sakın ha çatma
Ben para yolları genel müdürü
AB’ye yolcuyum ambarım dolsun
Dini bütün olan beş vakit kılsın
Genel müdür oldum babam sağ olsun
Ben para yolları genel müdürü
Yiğit’siniz elbet ben sefil Bilo
Çok hastayım işte, dilo lo dilo
Allah seni farklı yaratmış Sülo
Ben para yolları genel müdürü
PLASTİK AŞKLAR
Düğmeye basınca açılır dünya
A.B.D. Kanada Mısır Almanya
Gelip de odana girer Japonya
Adresi alınca tarayıp gider
Bütün günü geçer PC başında
Ekrana yansıyan şu göz yaşımda
Günün aşıkları hayal peşinde
Sıcağı görünce eriyip gider
Sevinci sevdası yazıya döner
Yazılanı görünce yüreğin yanar
Sanırsın gerçekten yelkenler iner
Gönlünü çalınca yürüyüp gider
Ekrandan öpücük gelir alnına
Kavuştum der Yiğit çifte benline
Vatandaş Osman’ın garip gönlüne
Acısın salınca ırayıp gider..
ÜZERE
(Rasim KÖROĞLU’NA NAZİRE)
Korkusu olanlar düşer telaşa
Ömrünü tüketip yormak üzere
Yaşamak güzelken neden dalaşa
Kim gider toprağı sarmak üzere
Hayat pahalandı yaşamak viran
Beleş mezarlara çoğaldı giren
Hani nerde artık zincirin kıran
Uyuyanlar çorap örmek üzere
Güvendiği devlet Ahmet'i soymuş
Yılda bir kez dana etinden almış
Umurunda mıdır Osmanlar ölmüş
Kim çıkar haksıza durmak üzere
Anlık zevk olsun da gerisi yalan
Demiyor mu Nataşa yı görüp de alan
Takmıyor insanım AIDS'i falan
Mikrop alan postu sermek üzere
Köroğlu üstadım Yiğit coşturur
Sesi bile bana dağlar aştırır
Bir selamı nice yaram eştirir
Geldim hatırını sormak üzere...
RÜCU
Milleti aç bırakanın ben ağzına sokayım
Lokma lokma havyarları, onlar yerken bakayım
Ağzınıza vermek için elim ile soyayım
Kilo kilo hıyarları, teker teker sayayım
Yüzükoyun yatırıp da arkanıza sürteyim
Plajlarda güneş yağı, don köğnek yürüteyim
Çoluk çocuk hepinizin ellerine vereyim
Öptüreyim ellerimi, ben murada ereyim
Kaynanan mı verir sandın, anan da veriyordu
Bu kapıya gelenleri dilenci sanıyordu
Sıcak sıcak çıkarma biraz içinde dursun
Tencerenin dibini demir kepçe de görsün
Ustalara mı deldirdin her iki deliğini
Altın küpeler gösterir senin güzelliğini
Ağzınıza sulandıra sulandıra akıtam
Antalya’nın limonundan, ekşi ekşi bakıtam
Her tarafın mosmor oldu, yarısını yemedin
Mademki muz dokunuyor, niye önce demedin
Dur altına koyayım üstünde rahat otur
Giderken bu minderi al da evine götür
Biraz üstüme çıksana, hep altımda yatarsın
Benim gibi ihtiyarı üst ranzada tutarsın
Avuçlayıp avuçlayıp sıra ile yalayın
Maraş dövme dondurması, yemezseniz sulayın
Sıralanın yamacıma birer birer sokayım
Cebinize rüşvetleri, ben işime bakayım
Hemen nasıl da anladın içine girdiğini
Bilmedin mi anahtarın kaç kilit gördüğünü
Üzerine bindiğine yağlayıp da geçirem
Dingiline tekerleri, gaza basıp uçuram
El aleme verişinden. bir de bana verseniz
Çalışacak iyi bir iş, bu garibi görseniz
Siz emdikçe son damlası ağzınıza düşüyor
Damarında kan kalmadı, Yiğit kansız üşüyor
28.12.2009 Antalya
Rücu:
Arapça kökenli bir terim olan Rücû kelimesi,
Arapça'daki ric'at fiilinden türemiştir;
anlam olarak geri(ye) dönüş, geri yollamak,
iptal gibi anlamlar taşımaktadır
ROBOT BENİ SOLLADI
Fabrikada makineye bir parça
Olamadan robot beni solladı
Emeğimin karşılığın bir çare
Alamadan robot beni solladı
Mekân ettik şu gurbetin elini
Yılda bir kez tuttuk sıla yolunu
Dilim unutup elin dilini
Bilemeden robot beni solladı
Köle oldum el yurdunda robota
Sağlam geldim tenim kondu tabuta
Gözüm açık cesedimi çaputa
Dolamadan robot beni solladı
Nice Yiğit teknoloji esiri
Asır modern köleliğin asırı
Şu altıma serilecek hasırı
Bulamadan robot beni solladı...
RUH ÖKÜZLERİ
Atasının mezarında tepinen
Şuuru yitirir ruh öküzleri
Allah’ı unutup kula tapınır
Özünü bitirir ruh öküzleri
Bunlar, mal gözüyle bakar anıta
Rant uğruna dönüverir konuta
Her şey ayan, gerek var mı kanıta?
Ülkeyi batırır ruh öküzleri
Suç yatıyor namussuzun suçunda
Yarınımız gericilik göçünde
Fikir olmayınca saksı içinde
Boş çanak götürür ruh öküzleri
Aşk olan gönüle düşmez mi ki har?
Kalmamış bunlarda ne namus, ne ar
Allah bir deseler yine şüphe var
Hep başa oturur ruh öküzleri
Belasını, gadasını ver bana
Yiğit isen sende haydi vur bana
İlmi, Feni doladılar türbana
Uykuya yatırır ruh öküzleri
RUMUZ SEÇERİZ
Sözde dilimizi şairler korur
Adımız mı kötü rumuz seçeriz?
Şiirler yazarken taş bile erir
Adımız mı kötü rumuz seçeriz?
Yabancı adıyla Türkçe yazarken
Kelimeler ayakaltı ezerken
Kendi dilimize mezar kazarken
Adımız mı kötü rumuz seçeriz?
Ağaç olmak varken dal olmak niye
Yolcu olmak varken yol olmak niye
Kendimiz dururken el olmak niye
Adımız mı kötü rumuz seçeriz?
Vatandaş Osman’ım, öyle kalırım
Yiğit’lik gücümü özden alırım
Siz kendiniz olun kurban olurum
Adımız mı kötü rumuz seçeriz?
SAĞLIKTA REFORM VAR VATANDAŞ
İlaçlar markete düştü duydun mu?
Sağlıkta yenilik yılın vatandaş
Seçmeli ders oldu fizikle kimya
Asfaltta düşmüş nalın vatandaş
Başlar garibanın günlük vakası
Midesinde unutulur makası
Rehin kaldı yapmıyorlar takası
Düzde kayboldu yolun vatandaş
Dertli ur yerinden, böbrek kasılır
Sakat durur sağlam bacak kesilir
Neşter değmeyince ciğer küsülür
Dua et yerinde kolun vatandaş
Nakil bile yapar olmuştuk yüze
Sokakta tarama yaptılar göze
Kör oldu hepsi de gerek yok söze
Kuruyup gidiyor gölün vatandaş
Çocuğa AIDS'li kanı verdiler
İsimler karıştı rahim aldılar
Satırlarla hastaneye daldılar
Nereye takıldı çalın vatandaş
Konya ile övündük torna işinde
Platin bacakta, köprü dişinde
Bir garip yazılı mezar taşında
Mektupta kaybolur pulun vatandaş
Yanlış kan verince limiti doldu
Karnı ağrıyınca ultrason oldu
Hayret, erkeklerde hamile kaldı
Kalmamış tutacak dalın vatandaş
Cenazeni almak için morktasın
Yanında verirler kol, bacak kesim
Unutulanları kediler yesin
Kapıda bekler salın vatandaş
İnternete düştü böbrekle ciğer
Peşin satılırsa düşüyor değer
Yanında bağırsak var ise eğer
Satışta kıymetli malın vatandaş
Sağlık hırsızlığı tavanı yaptı
Kuvözde bebekler virüsü kaptı
Babalar kutuda cesetler öptü
Daha da çölleşmiş çölün vatandaş
Meclis'te, haftada beş tahlil saydık
Ayda bir gözlük kenara koyduk
Mutluluk çubuğu taktıran duyduk
Afiyetler olsun yalın vatandaş
Cep boşaltılırken yüzülür deri
Hastaneler dükkân, hasta müşteri
Hayatın kayıyor yersen neşteri
Hırsız dolmuş sağın, solun vatandaş
Sapla saman artık karışır oldu
Hekimler patronla vuruşur oldu
Hastane mezarla yarışır oldu
Nereye savruldu külün vatandaş
Fukara olanlar nasıl tepildi
Türk vatandaşları kobay yapıldı
Kadavrası bile ucuz satıldı
Para etmez oldu ölün vatandaş
Sağlıkta devrimmiş bu yapılanlar
Suyun başındadır bütün talanlar
Yiğit'ime sitem eder kalanlar
Hala konuşmuyor dilin vatandaş
24 Aralık 2017
SELFİ ÇEK SEYFİ
Buluşup AVM’de
Oturalım fasfot’da,
Şu aypon’u sen tut da…
Selfi çekelim Seyfi…
Zaman bizim çağ bizim
Yoğurt, kaymak, yağ bizim
Resimdeki dağ bizim
Selfi çekelim Seyfi…
Önümüzden kaç hele
Gülücükler saç hele
Çubuğunu aç ahele
Selfi çekelim Seyfi…
Popomuzda yırtık don
Çıkmasın göbek bidon
Gül, kıvır, bakma bön bön
Selfi çekelim Seyfi…
Başka bir derdimiz yok
Bizim gibi çeken çok
Yaşasın be „facebok“
Selfi çekelim Seyfi…
Tak takıştır, sür sürüş
Entel, dantelli görüş
Sarıl, kucakla, öpüş
Selfi çekelim Seyfi…
Hacı ninen şaşırsın
Yere kirmen düşürsün
Gül kız! Ne düşünürsün?
Selfi çekelim Seyfi…
Yedi renk olsun ojen
Elif, Leyla, Gül, Tijen
Manzara hoş gel beğen
Selfi çekelim Seyfi…
Yörük bayramı geldi
Mehteran yolda kaldı
Develer rehber oldu
Selfi çekelim Seyfi
Sosyeteye özendik
Ana yola uzandık
Kamyonu uçak sandık
Selfi çekelim Seyfi…
Vay ki halimize vay!
Köre sökmez güneş, ay
Say Yiğit yerinde say
Selfi çekelim Seyfi
Self: Öz çekin
SEN DE SUÇLU DEĞİL MİSİN?
Şapkanı çıkart bir düşün
Sen de suçlu değil misin?
Neye, kime oy verirsin
Sen de suçlu değil misin?
Her gelen tabutu öptün
Kuru kuru öfke teptin
Söyle hele neyi yaptın?
Sen de suçlu değil misin?
Her şeyi satarım dedi
Satıp savurarak yedi
Vatan, bayrak namus idi
Sen de suçlu değil misin?
Sata sata hepsi bitti
Milli mallar ele gitti
Asker şehit düşüp yattı
Sen de suçlu değil misin?
Seçimlerde önüne bak
Yiğit olup arasan hak
Çok uyudun ayağa kalk
Sen de suçlu değil misin?
SİZSİNİZ!
Teröriste kucak açan sizsiniz
Hırsızları vekil seçen sizsiniz
Ağlayıp, sızlayıp şikâyet etmen
Başınıza koca taşlar yağacak
Ne hale düştük didişe, didişe
Şaşmayın olacak olumsuz işe
Alıştırın kendinizi gidişe
Gözünüzden çokça yaşlar olacak
Elin oğlu sanki kurban kaşına
Çok bekle sen kemik yağar düşüne
Bu gidişle memleketin başına
Türlü, türlü nice işler gelecek
Emek vermek boşa, beleşe geçin
Zorda tabanı yağlayıp kaçın
Ağzınızı şöyle havaya açın
ABD’den size aşlar akacak
Yiğit’in dilleri bir gün susunca
Emperyalizm öfkesini kusunca
Vatanın yerinde yeller esince
Uykunuza renkli düşler düşecek…
SUÇ BİZİM
Felek diye bilinmeze
Yıllar yılı çatmadık mı?
El açıp da görünmeze
Yalvararak yatmadık mı?
El âlemin ölüsünü
Sözde cennet hurisini
Elif, Lam, Mim suresini
Anlamadan ötmedik mi?
İyi kötü nam salana
Kapı açtık çok talana
Söylenilen her yalana
Birkaç daha katmadık mı?
Zemzem suyu hurmaları
Ensemize vurmaları
Düşü hayra yormaları
İlaç gibi yutmadık mı?
Elden duyma bir söz ile
Sürülerde çok yoz ile
Elde çomak kör göz ile
Kendimizi gütmedik mi?
İçimizin aynasını
Yıktık güzel dünyasını
Uyduruksu meyvesini
Pazarlarda satmadık mı?
Yiğit'im has hamurunda
Ütülerek kumarında
Karanlığın çamurunda
Günden güne batmadık mı?..
SORAR KALEMLER
Şairler çoğaldı şiir azaldı
Herkesin emrine girer kalemler
Kimi hükümdardır kimi de cellat
İdam sehpasını kurar kalemler
Bak orta doğuda dökülen yaşlar
Var mı yazdığında sosyal savaşlar?
İki kişilikmiş sevdalı başlar
Neden birbirini sarar kalemler?
Eleştiri yazmak cesaret vere
Doğru yazanları sererler yere
Sevgiler ayağa düştü bir kere
Nice gönülleri kırar kalemler
Güven bilmeyenler dostluk kurmazlar
Var yemezler asla zındık vermezler
Eleştirmen olmuş imge bilmezler
Elbette bunlardan ırar kalemler
Boz bulanık akan cümle selinde
Vaha aratırlar şiir çölünde
Küçük hesaba yağ çeken elinde
Yazacak doğruyu arar kalemler
Yiğit'i aldatıp boşa yanandan
Nice sözler verip geri dönenden
Dille oynamayı hüner sanandan
Bir gün hesabını sorar kalemler...
ŞEYİNİ ŞEYETTİĞİMİN
İkiyüzlü büyük şeytan
Korkak, hain, falan-filan
Sana derim sana ulan!
Amerika, Amerika
Besliyorsun insana kin
Şeyini şey ettiğimin
…?
Parçalayıp toprakları
İndirtirsin bayrakları
Ey sahtekâr, ey soytarı!
Amerika, Amerika
Kapitalist, uğursuz, din
Şeyini şey ettiğimin
…?
İlik emmek şaşmaz rolü
Bidonlayıp son petrolü
Bilmiyorum kimin dölü
Amerika, Amerika
Oyununda kimler, kimin
Şeyini şey ettiğimin
…?
Acımasız, katil, dönek
Hiç doymayan koca çanak
Dursun dünya, burda inek!
Amerika, Amerika
Uşağısın Siyonizm’in
Şeyini şey ettiğimin
…?
Tanımazsın fakir, yoksul
Tüm dünyayı istersin kul
Koymadın kimsede akıl
Amerika, Amerika
Yiğit’imi söyletirsin
Şeyini şey ettiğimin
Memleketi Amerika
TADI OLMAZ
Dikensiz gül neye benzer?
Batmayınca tadı olmaz
Gönül nazlı yâri özler
Yatmayınca tadı olmaz
Ağaçlarda biter yemiş
Seven canlar neler demiş?
Aşk zehiri acı imiş
Yutmayınca tadı olmaz
Yiğit kime yâren olsam
Kuş misali gönlüm salsam
Gül dalına varıp konsam
Ötmeyince tadı olmaz...
TANRI’M
Hak’sın dedim teksin dedim
Beni sormaz oldun Tanrı’m
Kuru soğan ekmek yedim
Katık dürmez oldun Tanrı’m
Asırlardır ettim minnet
Minnet ettim verdin cinnet
Hak yiyene verdin nimet
Bana vermez oldun Tanrı’m
Doğru yoldan sapanları
Haksızlığı yapanları
Gördün mülkü kapanları
Beni görmez oldun Tanrı’m
Ne göktesin ne de yerde
Gözlerime çektin perde
Saldın beni dertten derde
Derdim bilmez oldun Tanrı’m
Yiğit söyler hep bunları
Ah bir görsen olanları
Duysan bütün yalanları
Akıl ermez oldun Tanrı’m
TORPİL GEÇİP BANA BİR YOL VERSELER
Torpil geçip bana bir yol verseler
Karar verdim ben köyüme gitmeye
Ne olurdu beni çoban tutsalar
Köyümdeki hayvanları gütmeye
Akşam yatmaz sabah erken kalkmazlar
Sırtlarına vurmayınca gitmezler
Bu gidişle bunlar para etmezler
Çok yesinler yem doldurdum batmaya
Aman deyin, gelmesinler nazara
Beleş olsa girecekler mezara
Ilgın’daki yağ çekilen pazara
Çıkartacam hayvanları satmaya
Otlamışlar kuru ağıl damında
Vitaminler eksik çıktı kanında
Çok ot varmış ak kayanın önünde
Elden çıksın gideceğim yatmaya
Ey Yiğit’im iş yok deme işte iş
Alıştırmış kâhyaları başıboş
Hayvanların peşlerinden haydi koş
Ne zor imiş kavuşması Fatma’ya…
TV’DE EVLENELİM
Bizim köylü bıngıldak Hacçe’nin kızı
Usanmış facebooktan, almış ekranda hızı
Zarife diyor ki “o şimdi ekran yıldızı”
Açılsın paravanlar, gelen kimmiş bilelim
Elektrik alalım, tv’de evlenelim
Üç beş tane ev olsun, parası pulu olsun
İsterse İstanbul’un en büyük dulu olsun
İş bilsin, ev süpürsün, Hacçe’nin kulu olsun
Ahırı, samanlığı dünyamızdan silelim
Açılsın paravanlar, tv’de evlenelim
Biraz yaşlı olsa da tek çocuklu kabulüm
Süt sağmaktan kurtarsın, desin hep gonca gülüm
Evlenme programı eşsiz, benzersiz ilim
Tutuşarak el ele, ağlamayıp gülelim
Açılsın paravanlar, tv’de evlenelim
Adaylar birbirinden akıllı mı akıllı
Gelin ağda yaptırmış yine biryanı kıllı
Kimisi çocuk gibi sanırsınız okullu
Birisi selvi boylu biri aslan yelelim
Açılsın paravanlar, tv’de evlenelim
Herkes iki yüzünü getiriyor yanında
Fakülteler bitiyor, diplomalar anında
Çok Yiğit’ler görmüşüm cepleri yok donunda
Çaktırmadan kimseye paralı eş bulalım
Açılsın paravanlar, tv’de evlenelim
UÇTU
Yazarım çizerim girdi mapusa
Kalemler gerçeğe düş dedi, uçtu
Bastı karanlıklar, alıştık sise
Gariban yetimler aş dedi, uçtu
Deney tüpü olduk terör çağının
Sanki kurbanıyız algı ağının
Dürzüsü, çakalı ülke dağının
Hakime, savcıya kuş dedi, uçtu
Hukuk seyyarlaştı kaçtı hâkimler
İlaç diye içti zehri hekimler
Akiller, sakiller, daha da kimler
Yattılar sırtüstü, tuş dedi, uçtu
Seçsis’e bağladık şükür seçimi
Mutfak yangınına attık geçimi
Modaya, vurguna türlü biçimi
Boşaltıp cüzdanı hoş dedi uçtu
Nasıl dayanırsın yüreğim dayan
Kanlı gömleğini çıkarıp yuyan
Şehide “Vatanın sağ olsun” diyen
Ananın gözünde yaş oldu uçtu
Ülkenin çivisi çıktı yerinden
Sarsılıyor temel, artık derinden
Kutular, ütüler şol ellerinden
Amanın düşmesin, koş dedi uçtu
Dört yanım çemberde, dört yanım ateş
Kazıklar Osman’a, ağaya beleş
Sınav ne ki, torpil-morpil gel yerleş
Gezme sokaklarda boş dedi, uçtu
TC yazısını çoktan kaldırdık
Rusya uçağını nasıl indirdik?
Büyükelçilere namaz kıldırdık
Obama, Trump’a Buş dedi uçtu
Sınıra dizdirdik Suriyeliyi
Konuk ettik konuk, çok zır deliyi
Rusya portakalla hem zerdaliyi
Geri çevirince düş dedi, uçtu
Her iki yurttaştan biri verdi oy
Dediler arkadaş, çal, çırp, dolan koy
Yalanı gerçekten soyacaksan soy
Uyuma halay çek, coş dedi uçtu
Söyle hele Yiğit’lerin suçu ne
Saraydan bir koltuk verin kıçına
Düşmeden bir daha oyun içine
Yazsın daktilomda tuş dedi, uçtu
UTAN HEMŞERİM
Tekniğin Dünya’yı yuttuğu çağda
İnsandır insanı satan hemşerim
Düğmenin roketi attığı çağda
Hala yorgan döşek yatan hemşerim
Yiğit’im böylece yollar mı biter
Bunca yıl yattık kalkalım yeter
Şafakta kınalı horozlar öter
Yıllardır uyudun utan hemşerim
UTANSIN
Vitrinleri mankenlerle süsleyip
Pazar, pazar dolaşanlar utansın
Özü sözü çürümeye yüz tutmuş
Çıkar için yılışanlar utansın
Kah Ali’nin kah Veli’nin donunda
Omuz verip soyguncunun yanında
Kimliğini inkar edip sonunda
İhanete ulaşanlar utansın
Ölü varken uğraşan yok diriyle
Dönen çoktur ellerinin kiriyle
Bu millete küfür eden biriyle
Pisliklere bulaşanlar utansın
Fen’den öte kavga bizim huyumuz
Hurafedir ilim irfan suyumuz
Gören sanır sarhoş gezer beyimiz
Birbiriyle dalaşanlar utansın
Çoğalıyor dünü ile yanılan
Nerde kaldı Yiğit ile anılan
Fütursuzca önlerine sunulan
Her çanaktan yalaşanlar utansın…
ÜLKEMDE KADIN
'Alnıma yazılmış' diyerek büyür
Pişer, gün vurdukça ülkemde kadın
Kader tokmağını yiyerek büyür
Aşar acıları ülkemde kadın
Karanlık içinde çekilen ahtır
Alnına sürülen kara bir bahttır
“Onu yapma, bunu etme günahtır”
Yaşar horlanarak ülkemde kadın
Görünce sanırsın kara koyunu
Çarşafıyla girdi Arap oyunu
Ölçerler, biçerler etek boyunu
Coşar bilmem neden ülkemde kadın
Ömrünü onulmaz dertlere salan
Din adına bütün ömrünü çalan
Görücü usulü üç şartla alan
Boşar dokuz ile ülkemde kadın
Eli değmez oldu bir kez eline
Sokakta giremez eşi koluna
Aydınlığa doğru giden yoluna
Döşer dikenleri ülkemde kadın
Dediler ki; ‘’Cehennemde yanarsın’’
Beş yüz metre uzaklardan tanırsın
Görsen çocuk fabrikası sanırsın
Şişer dokuz ayda ülkemde kadın
Çıkarcılar kullandılar dinini
Şeytan deyip sarıyorlar tenini
Elinden almışlar çoktan ben’ini
Eşer derdi dertle ülkemde kadın
Çarşafı içinde yalınız kalır
Bütün belaları başında bulur
Töre diye bazen canından olur
Düşer, suçsuz yere ülkemde kadın
Dillere doladık uzun saçını
Arayıp da bulduk birçok suçunu
Dert ile doldurup yanan içini
Koşar bilinmeze ülkemde kadın
Saçına başına karışır olduk
Fikrini sormadan yarışır olduk
Kadından habersiz vuruşur olduk
Şaşar halimize ülkemde kadın
Tarifsiz acıda anadır ana
Bırak yakasını can verdi sana
Bilesin, bıçaklar sığmıyor kına
Deşer yarasını ülkemde kadın
Artık kabuğundan sıyrılıp ta çık
Yiğit’sin bilirim o alnın açık
Zamanı gelmiştir tabuları yık
Başar, ayağa kalk, ülkemde kadın
ÜSTÜNDE
Zaman öyle kötü oldu
Suç yatıyor suç üstünde
Asırlardır döner durur
Koca Dünya uç üstünde
Acılarım aşka dürdüm
Söylemekten kendim yordum
Yürüyen çok mezar gördüm
Atlas libas taç üstünde
Olanları sağır duymuş
Sırtımızdan kimler doymuş
Bu milleti soyan soymuş
Tok yatan var aç üstünde
Dört yanımız duman bürür
İnsanlığın içi çürür
Yiğit yalın ayak yürür
Kızgın alev saç üstünde...
BEN VATANDAŞ OSMAN
Al bayrakla meydanlara çıkanı
Saysın hele ben vatandaş Osman’ım
Kulak verip milyonların sesini
Duysun hele ben vatandaş Osman’ım
Boş beyinle avaz avaz yırtınan
Çıkar için sağa sola sürtünen
Arapların çarşafını örtünen
Uysun hele ben vatandaş Osman’ım
Şüphe vardır düzenbazın dininde
Nefret gizli seksen yıllık kininde
Elde çomak üç beş koyun önünde
Yaysın hele ben vatandaş Osman’ım
Seyrederim böyle komik tirajı
Çürük çarık doldurdular garajı
Adaletsiz seçimlere barajı
Koysun hele ben vatandaş Osman’ım
Bir olup ta Coni’lerin itiyle
Bölücüler ortak olmuş batıyla
Tüyü bitmez yetimlerin etiyle
Doysun hele ben vatandaş Osman’ım
Saçımızı tel, tel yolup eğiren
Meydanlarda öküz gibi böğüren
Her köşede ayrı, ayrı bağıran
Baysın hele ben vatandaş Osman’ım
Giyinmişler el alemin saltanı*
Duydunuz mu gizli gizli haltını
Delik deşik memleketin altını
Oysun hele ben vatandaş Osman’ım
Kesilecek artık bize ur gelen
Uyansınlar Yiğit’liğe ar gelen
Yıllar yılı başımıza her gelen
Soysun hele ben vatandaş Osman’ım…
*Salta: Yakasız iliksiz kolları bolca bir çeşit kısa ceket.
OSMAN
Kaşınmaktan düşünmeye erindi
Şakşak için meydan meydan süründü
Nerede kemik var orada göründü
Yüzde altmış beşi koruyor Osman
Sorumsuz dolaşır beyninde kirle
Kalkıyor şaşıyla, yatıyor körle
Kendisine öğretilen ezberle
Belden aşağıya vuruyor Osman
Oksijenin sırrını göremez yaşta
Doğarken başlamış gezmeye düşte
Kuru beden taşır akılsız başta
Yürüyen mezarı yoruyor Osman
Yanlış kazanlarda yıkanmış, pişmiş
Üstünden basmışlar altından şişmiş
Kör, dilsiz ve sağır yollara düşmüş
Yaşayan ölüyü soruyor Osman
İçinden dışına akmış ateşi
Bir Yiğit'in peşine takmış ateşi
Kendi kendisine yakmış ateşi
Her gün biraz daha kuruyor Osman.
VATANDAŞ OSMAN
Casio markalı saat sesiyle
Gözlerini açtı vatandaş Osman
Puffy yorganını fırlattı yana
Gülücükler saçtı vatandaş Osman
Adidas terlikle gitti çişine
Colgate macununu sürdü dişine
Clear şampuanı döktü başına
Banyosuna geçti vatandaş Osman
Protex sabunu ile yıkandı
Hugo Boss'la kurulanıp bakındı
Bills gömleğe Joop kravat takındı
Lipton çayı içti vatandaş Osman
Citizen kol saatini takındı
Gitmek için vakit artık yakındı
Ailesine çav deyip yekindi
Hyundai'yle kaçtı vatandaş Osman
Mega Center'deki ofise geldi
Ağzına bir Polo şekeri aldı
Blaupunkt radyoda Rok müzik buldu
Dans ederek coştu vatandaş Osman
Casper Pc'sini eğilip açtı
Microsoft Excel'e hızlıca geçti
Ismarladığı Nescafe'yi içti
Tadına hep şaştı vatandaş Osman
Ordan ''Wimpy's Fast Food'' kafeye gitti
Coco Cola içip Hamburger yuttu
West sigarasını Zippo'yla yaktı
Duman duman uçtu vatandaş Osman
Karısının siparişin almaya
Spreit gazoz ile Johnson kolonya
Çıktı Persil ile Ace bulmaya
Market, market koştu vatandaş Osman
Palmolive şampuanı bulunca
Gala WC kâğıdını alınca
Alışveriş arabası dolunca
Bonnus kartla şişti vatandaş Osman
Akşamdan Image Bar'a takıldı
Votka Cola içip yere yıkıldı
Yakın dostu tarafından ekildi
Yalnız yollar aştı vatandaş Osman
Hafta sonu Show room'ları dolaştı
Üç alana birisi de beleşti
Markacılık hepimize bulaştı
Borçla dolup taştı vatandaş Osman
Evde Sony TV sini açarak
Paparazi, First Class’dan geçerek
Türk dilinden zaplayıp da uçarak
Kanalları deşti vatandaş Osman
''Ne Mutlu Türküm''ü övgüyle dedi
Ecnebice marka giyinip yedi
Çocuğun adını Arapça kodu
Marka ile pişti vatandaş Osman
Yerli malı kullanmaya erindi
Yorgunluktan kollarıyla gerindi
Yiğit'imin uykusu çok derindi
Artık yorgun düştü vatandaş Osman...
VATANDAŞ OSMAN’A NASİHAT
Hele bir tarihe bakalım şöyle
Kimler geldi geçti vatandaş Osman?
Okudun, öğrendin, doğruyu söyle
Cellât, kaç baş biçti vatandaş Osman?
Nesimi'nin derisini yüzdüler
Hallaç-ı Mansur’u dara yazdılar
Baba İshak ordusunu bozdular
İnsan, kanlar içti vatandaş Osman
Sırasıyla Şeyh Bedrettin diyelim
Börklüceli, Torlak Kemal sayalım
İsimsiz binlerce başı koyalım
Zalim, ölüm saçtı vatandaş Osman
Kim uçurdu Söklün Musa canını
Kimler içti Kalender'in kanını
Duymadın mı Pir Sultan'ın sonunu?
Yağlı urgan seçti, vatandaş Osman
Birden bire kara kara estiler
İçlerinden kinlerini kustular
Menemen'de Kubilay’ı kestiler
Kurtulanlar kaçtı vatandaş Osman
Çok cefalar vardır yolun ucunda
Yanacağız elbet kızgın sacında
Daha çok yakında darağacında
Fidanımız üçtü vatandaş Osman
Maraş, Çorum derken bir de Sivas'ta
Diri, diri yakıp çıktılar üste
Yanan canlarıma insanım yasta
Yakan çoktan uçtu vatandaş Osman
Yazdıklarım sanılmasın bir anı
Bu uğurda feda Yiğit'in canı
Kaldı mı ki sabredecek bir yanı?
Yobaz, bayrak açtı vatandaş Osman
VATANDAŞ OSMAN AVRUPA’DA
Ne yapsa ne etse Hans'ın gözünde
Kara kafa oldu, vatandaş Osman
Yakılmak, horlanmak korkusu ile
Korkularla doldu, vatandaş Osman
Sabah beşten akşam altı çalıştı
Ayağını yıkatmaya alıştı
Akşamları kahvelerde yılıştı
Oyuncuyu buldu, vatandaş Osman
Saçlarına boyaları sürünce
Elde bira, bir of çekti derince
Helga’daki bacakları görünce
İçip nara saldı, vatandaş Osman
Canının istediğini tatsa da
Sağa sola fütursuzca çatsa da
Evde karısına dayak atsa da
İşyerinde kuldu, vatandaş Osman
Her gün büyüdükçe büyüyor yara
Rüyasına bile giriyor para
Hepten alışınca diskotek bara
Felekten gün çaldı, vatandaş Osman
Bir zamanlar açıldıkça açıldı
Gün vurdukça yanlışlıklar seçildi
Günden güne küçüldükçe küçüldü
Düşünceye daldı, vatandaş Osman
Dönüşü olmayan her pişmanlıktan
Kurtulamaz oldu şu göçmenlikten
Avrupa’dan olan tüm düşmanlıktan
Biraz daha yıldı, vatandaş Osman
Bütün düşmanlıklar komşuya geldi
Komşu yanar iken seyirci kaldı
Yabanda iyice yabancı oldu
Her gün yalnız kaldı, vatandaş Osman
Her gelen birleşip kurdu lobiyi
Dost diye sarıyor zalim Bobi’yi
Yitirdi Osman’ım çoktan hobiyi
Ciğerimi deldi, vatandaş Osman
Görmedi kendini kızın suçunda
Birden bire karlar yağdı saçında
Gün be gün humması büyür içinde
Gül misali soldu, vatandaş Osman
İnşaatta duvarları örünce
Düştü yere ''Allah'' dedi derince
Bir sokakta yedi cami görünce
Evde namaz kıldı, vatandaş Osman
Yabanda ansızın düşerek öldü
Gurbet elde olan Yiğit'e oldu
İmamlardan önce papazlar geldi
Ölüsüne güldü, vatandaş Osman..
VATANDAŞ OSMAN (Çelik Çomak Oyunu)
Önünüze katıp üç beş koyunu
Sürün derler size, vatandaş Osman
Elinizde çelik çomak oyunu
Kurun derler size, vatandaş Osman
Takıp durman kulağına küpeyi
Patlatın şu şişedeki tıpayı
Aranızdan kim kaparsa sopayı
Vurun derler size, vatandaş Osman
Atla eşek birbirine karıştı
Toz dumanlı meydanlarda yarıştı
Üç beş katır dirim, dirim direşti
Durun derler size, vatandaş Osman
Din adına çalıp çırpmak işiniz
Boş hayalle gezer durur başınız
Sıka, sıka otuz iki dişiniz
Kırın derler size, vatandaş Osman
Hele bir bak Ankara'nın taşına
Neler geldi memleketin başına
Kum altında kafanızı boşuna
Yorun derler size, vatandaş Osman
Kaynar durur kara, kara kazanlar
Çelik çomak oyununu yazanlar
Bu oyunda her havaya kızanlar
Sürün derler size, vatandaş Osman
Kim terk eder söylen eski huyunu
Herkes alsın üzerine payını
Yiğit'im der oynanılan oyunu
Sorun derler size, vatandaş Osman.. .
VATANDAŞ OSMAN’IN ÜRETMEDİKLERİ
Bereketti memleketin toprağı
Sen çevirdin çöle vatandaş Osman
Ormanları yakıp dağları yıktın
Sundun bozgun sele vatandaş Osman
Parayı basana düdüğü çaldın
Aynaya bakmadan haline güldün
En sonunda artık belayı buldun
Muhtaç oldun ele vatandaş Osman
Düşünmeden atar isen oyunu
Elin oğlu gelir ölçer boyunu
İçirirler İngiliz’in çayını
Su mu döktün küle vatandaş Osman
ABD’den buğdayını getirdin
Pancarını yavaş yavaş bitirdin
Kanındaki şekerini yitirdin
Avucunu yala vatandaş Osman
İsviçre’den saatin var kösteksiz
İthal bezden don diktirdin lastiksiz
Üç-beş tane çocuk yaptın isteksiz
Kuvvet gelsin bele vatandaş Osman
Arjantin’den ithal ettin darıyı
İsrail’den getirirsin arıyı
Daha kime yüzdürecen deriyi?
Saç mı ektin kele vatandaş Osman
Brezilya’dan portakalsız kalma
Yunanistan pamuğu, Şili’den elma
IMF buyurdu sıkıysa alma
Kul olmuşsun kula vatandaş Osman
Çin’den gelir hem sarımsak hem ceviz
Almanya’dan vişne, Panama’dan muz
İthal edeceğiz oğlan ile kız
Tek sermayen hile vatandaş Osman
Ukrayna’dan ısmarladın arpayı
Meksika’dan nohut için kâr payı
Ne kadar alırsın? Yok mu ar payı
Bitti çala çala vatandaş Osman
Eğitimde birinciyiz ta sondan
Şükür, çobanımız Afganistan’dan
Koyunlara gülüşü var çok candan
Derdi derde ula vatandaş Osman
Hollanda’dan inek bekler kasapta
Milli yemek fasulye var hesapta
O da İran’dan dır kara bir kapta
Bulur isen sula vatandaş Osman
İtalya’dan bakla satın alırsın
Bu gidişle yarı yolda kalırsın
Çok yakında artık uşak olursun
Sıra geldi dile vatandaş Osman
Yüreğinde saklı kaldı gümanı
Eksoz bozuk savruluyor dumanı
Çiftçiler de ithal etti samanı
Muhtaç oldun dala vatandaş Osman
Yatmaktan iyidir biraz sürünsen
Çılgın Türk’ün ruhuna bir bürünsen
İnsan gibi biraz olsun dirensen
Yüreğini bile vatandaş Osman
Yiğit’in bağrına saplanan oktur
Saymakla biter mi dahası çoktur
Artık şarj etmezsin faydası yoktur
Taksam seni pile vatandaş Osman…
VATANDAŞ OSMAN ŞAİR OLDU
Okumadan yazdı kendin yorarak
Şiir düzelttirdi para vererek
Bir kafede İnternete girerek
Web sitesi kurdu, vatandaş Osman
Kendi gibi yazmayana çok kızdı
Hızı kesilmedi, yazdıkça yazdı
Ustadan yürütüp, bozdukça bozdu
Ödünç şiir verdi, vatandaş Osman
Kim tutar ki onu, coştukça coştu
Şiirin sayısı binleri aştı
Yaptığı bu işe kendi de şaştı
Yazarlığa vardı, vatandaş Osman
Günden güne ta özünden koparak
Her sitede kendine yer kaparak
Klavyede şövalyelik yaparak
Bizden hesap sordu, vatandaş Osman
Bir güzel bayanın ismini gördü
Övgüler yazıp ta hal hatır sordu
’’Helal olsun’’ deyip, on puan verdi
On ikiden vurdu, vatandaş Osman
Ömründe geçmedi kitap yanından
Taviz verdirmiyor şair şanından
Milleti bezdirdi artık canından
Bizi boşa yordu, vatandaş Osman
Parasıyla şiir düzeltir oldu
Günden, güne cebi iyice doldu
’’ Şiir düzeltilir’’ ilanı saldı
Var mı diye sordu, vatandaş Osman
Çevresi çeperi doldu haytanın
Çoktandır aklını çeldi Ayten’in
Ne yapıp ne edip artık Şeytan’ın
Bacağını kırdı, vatandaş Osman
Eline yazdığı şiirler aldı
Zurnacı Kamil’i arayıp buldu
Şiiri en güzel bestesi oldu
Muradına erdi, vatandaş Osman
Yayınevlerine giremez olduk
Piyasada şiir göremez olduk
Para olmayınca ortada kaldık
Her tarafı sardı, vatandaş Osman
Yiğit olan palavrayı yemedi
Çıkarına alet etti Memed'i
Biri çıkıp “bu ne iştir“? demedi
Böyle devran sürdü, vatandaş Osman…
GÖR VATANDAŞ OSMAN
Cumhuriyet ile hesaplaşanlar
Yol aldılar, görsen vatandaş Osman
Yüzde kırk yediyle coşup taşanlar
Bolaldılar, görsen vatandaş Osman
Millet karıştırdı ak-ı karayla
Oynadılar hepten yazı turayla
Kapı, kapı dolaşarak parayla
Kul aldılar, görsen vatandaş Osman
Gelmişlerdi uzun, uzun yollardan
Allah ile küfür düşmez dillerden
Beylerimiz güç görünce hallerden
Hâl aldılar, görsen vatandaş Osman
Ne de güçlü görünüyor kasları
Atmasın beylerin kafatasları
Bu gelen Faşizm’in ayak sesleri
Nal aldılar, görsen vatandaş Osman
Son günlerde rastlamadık mahire
Ey Yiğit'im alışın bu zehire
Sevmeyeni salmak için nehire
Sal aldılar, görsen vatandaş Osman...
TARLAYI TAŞ ETTİN VATANDAŞ OSMAN
Toprağı koymadın kendi haline
Biri on beş ettin, vatandaş Osman
Gübre saça saça kıraç tarlayı
Sonunda taş ettin, vatandaş Osman
Hayat yokuşunda modaya uyup
Patates köküne tableti koyup
Bir tanesi ile beş nüfus doyup
Hormonu aş ettin, vatandaş Osman
Gelecek Nesil’e koymadın payı
Şaşırdın günleri, haftayı, ayı
Zorlaya zorlaya bozmuşsun yayı
Hayali boş ettin, vatandaş Osman
Nasibini almamışsın doyarak
Ne anladın tabiatı soyarak
Gün be gün daha çok para sayarak
Gözünü şaş ettin, vatandaş Osman
Seçimden seçime yağı çekmekte
Ustasın, doğruya dudak bükmekte
Ata yadigârı soğan ekmekte
Katığı tuş ettin, vatandaş Osman
Maddeye esirsin gözlerin örtük
Cananın canına tak etti artık
Toprak ana bile bağrından yırtık
Gözünü yaş ettin, vatandaş Osman
Çamurdaysa tekme vurdun batana
Ses etmedin bağın, bahçen satana
Meydanlarda uluorta atana
Söveni baş ettin, vatandaş Osman
Bir zamanlar doyardın tek somunla
Çürüyen temelle, delik damınla
Yaşadığın dört mevsimi zamanla
Hepsini kış ettin, vatandaş Osman
Elindekiyle yetinirdin hani
Söyle sana şimdi ne oldu yani
Çok eskiden Yiğit bilirdim seni
Gerçeği düş ettin, vatandaş Osman
YİNE GELDİN KARANLIK
Kanlı kansız diye bizi yıkmadan
Oylarınan yine geldin karanlık!
Başladılar besmeleyi çekmeden
Beylerinen yine geldin karanlık!
Yazı yazıp basıp durman asaba
Uydursunlar uygunsuzu hesaba
Artık bundan böyle şehir kasaba
Köylerinen yine geldin karanlık!
El yurdunda okutanlar kızını
Bilmem nerde geçiriyor yazını
Her köşede imam hatip mezunu
Toylarınan yine geldin karanlık!
Darılmasın bana sakın softalar
Böl, parçala, yönet aynı saftalar
Kara, kara günler ile haftalar
Aylarınan yine geldin karanlık!
Söylen, Laikliğe hıncınız neden?
Hangi savaşlarda ölmüştü deden?
Canlı yayındayken içine eden
Baylarınan yine geldin karanlık!
Kime nedir ezilenler ezilmiş
Düşünmeyin, yazılanlar yazılmış
Konuşurken dillerinde bozulmuş
Yaylarınan yine geldin karanlık!
Allah, Allah deyip çoğaldı çalan
Düşünsün azıcık Yiğit’çe olan
Vatan bölük pörçük ellerde kalan
Paylarınan yine geldin karanlık!...
ÇIKTILAR
Gözlerini bağladılar milletin
Kapı, kapı oy’sun diye çıktılar
Vatandaşı üçkâğıtla aldatıp
Ceplerini soysun diye çıktılar
Medeniyet yularını takarak
Ar, namusun duvarını yıkarak
Bu millete tepelerden bakarak
Meydanlara baysın diye çıktılar
Millet kalsın siz çağları atlayın
Servetiniz beşe, ona katlayın
Efendiler yiyin için patlayın
Doyumsuzlar doysun diye çıktılar
İt kağnını gölgesinde ulursa
Halkın hakkı yolda yayan kalırsa
Şu rüşvetin adı bahşiş olursa
Yan cebine koysun diye çıktılar
Parsel, parsel bu ülkeyi satanı
Cep dolarken kim neylesin vatanı
Bunca yıldır yan gelip de yatanı
Uyandırman uysun diye çıktılar
Kim bakar ki her gün akan al kana
Vatan kanla baştanbaşa çalkana
İnsan gibi ayaklanıp kalkana
Yere düşüp kaysın diye çıktılar
Bu aylarda yatan çoktur serinde
Sarılmıyor, yaralarım derinde
Tozlu yolda nice Yiğit yerinde
Uygun adım saysın diye çıktılar…
15 TEMMUZ
Tıkanınca başkanlığa giden yol
Akşam akşam darbe yapalım dedik
Kardeşkanı aksın, kopsun kafa, kol
Sorana mağdurum, topalım dedik
Eski dostla gizli gizli görüştük
Beraberce makam, mevki kırıştık
Ele, güne karşı iyi vuruştuk
Çaktırmadan mazlum tepelim dedik
Olan garibana olmuş kime ne?
Sona yaklaşmışız hemen hemene
Tek başına geçer isem dümene
Virajdan keskince sapalım dedik
Neymiş demokrasi denilen zillet?
Halet be Osman’ım bu işi hallet
Mağduru oynayan, seviyor millet
Yavaşça menzilden kopalım dedik
Yiğit’leri meydanlarda savurduk
Karanlıkta bir yetmişlik devirdik
Kıble bilip yönümüzü çevirdik
Dolar’a, Euro’ya tapalım dedik
16 Temmuz 2016
VATAN HAİNLERİ
Tarlada isyanın sebebi belli,
Her mevsim bir maske takıyor hain!
Ispanak, maydanoz isyancı başı;
Nanenin dibinde kokuyor hain!
Fesleğen getirdi bir kara haber,
Bulguru sakladı dolmalık biber,
Kabağın göğsüne saplanmış teber;
Kenardan, kenardan bakıyor hain!
Limon sararıp da yüzünü burktu,
Kara lahananın göbeği sarktı,
Acı biber kini içine irkti,
Fırsatı bulunca yakıyor hain!
Havuç intikamın peşine düşer,
Semiz otu kendi haline şaşar,
Kerevizin sabrı iyice taşar;
Toprakla birlikte çıkıyor hain!
Marul bile zor görünce kıvırdı,
Pırasalar namlusunu çevirdi,
Karayağız patlıcanı devirdi,
Her fırsatta zamlı sıkıyor hain!
Siperde bir demet rokayı bağırt,
Tereye sorarsan o, tam bir züğürt;
Saldırıya geçti hıyarla yoğurt,
Cacıksı cacıksı bakıyor hain!
Patates pusuyu çukura kurdu,
Domates gülerek vurdu ha vurdu,
Mısır patladıkça dişleri kırdı;
Kahkaha atarak yıkıyor hain!
Köklerinde ne var ise sattılar,
Fütursuzca birbirine çattılar,
Arıyı bu işe alet ettiler;
Çanağına zehir döküyor hain!
Sarımsak Yiğit'çe kokuyu saldı,
Soğan gözyaşıyla bardağa doldu,
Hepsi birden vatan haini oldu;
Kendi yazıp kendi, okuyor hain!
07 Şubat 2019
İÇİNDEKİLER
ABDESTSİZ SOKAĞA ÇIKMAYIN
ACLAN BEBEK
AÇIK OTURUM
AĞZI OLAN KONUŞUYOR
ALDATILDI İŞTE
ALİ HOCA
ANGUTLAR
ARAMA
ATIŞMA
ATIŞMA Harun YİĞİT, Aşık KAZANOĞLU
ATIŞMA 3
BAŞA BAK BAŞA
BAYRAMI GÖRMEDİ BAYRAMSIZ BAYRAM
BAKKAL ŞUAYİP
BİZDEDİR
BEYLER İSTER DAHA
BIRAK YAKAMIZI VEKİL BEY
BİZİM KÖYLÜ İRECEP
BEN ŞAİR OLAMADIM
VERİNCE PARAYI ŞAİR OLDUM BEH!
BU ZAM SİZE AZ GELİYOR
ÇAVUŞ EMMİ
DEDİLER
DEVRET BABA
DEYYUS
DİYE DİYE
DÖNDÜ
DÜZENBAZ
EFENDİM
EŞEK
EY ANKARA
FETÖ‘NUN DUASI
FİKİR YÜRÜTMEKTE NEYİNE SENİN
GARİP HASAN STADYUMDA
GELDİK BUGÜNE
GÖZÜNÜZÜ AÇIN ARTIK
GÖZLERİNİ BAĞLADILAR MİLLETİN
GÜLLÜK ÇÖPLÜĞÜNE NAZİRE
HENDEK NAME
İKİ YÜZLÜ GÖRÜNÜRSÜN
İNSANA İYİLİK YARAMAZ
KAÇAK RAKI
KANALLAR KAPANSIN
KURU TAŞA ESER GİDER
KUYRUK SALLIYOR
NE OLUYOR BU MİLLETE?
NE OLUYOR SANA TÜRKİYE’M?
OH NE ÂLÂ MEMLEKET
PARAYOLLARI GENEL MÜDÜRÜ
PLASTİK AŞKLAR
RASİM KÖROĞLU’NA
ÜZERE (Rasim KÖROĞLU NA NAZİRE)
RÜCU
ROBOT BENİ SOLLADI
RUMUZ SEÇERİZ
SAĞLIKTA REFORM YILI
SELFİ ÇEK SEYFİ
SEN DE SUÇLU DEĞİL MİSİN?
SEN TERÖRİST DEĞİL MİSİN?
SİZSİNİZ!
SUÇ BİZİM
SORAR KALEMLER
ŞEYİNİ ŞEYETTİĞİMİN
ŞİKÂYET
TADI OLMAZ
TANRI’M
TORPİL GEÇİP BANA BİR YOL VERSELER
TV’DE EVLENELİM
UÇTU
UTAN HEMŞERİM
ÜLKEMDE KADIN
UTANSIN
ÜSTÜNDE
BEN VATANDAŞ OSMAN
OSMAN
VATANDAŞ OSMAN
VATANDAŞ OSMAN’A NASİHAT
VATANDAŞ OSMAN AVRUPA’DA
VATANDAŞ OSMAN (Çelik Çomak Oyunu)
VATANDAŞ OSMAN’IN DİLİ
VATANDAŞ OSMAN’IN ÜRETMEDİKLERİ
VATANDAŞ OSMAN ŞAİR OLDU
GÖR VATANDAŞ OSMAN
TARLAYI TAŞ ETTİN VATANDAŞ OSMAN
YATIRIN TENİMİ DÖŞÜMÜ AÇIN
YİNE GELDİN KARANLIK
ÇIKTILAR
15 TEMMUZ
VATAN HAİNLERİ
DÖRTLÜK
Dertsize derdini dökeyim deme
Her önüne gelen sofradan yeme
Dostlar meclisinde girersen ceme
Razı gel damlanın kırkta birine...
DÖRTLÜK
Al yanağın elma gibi kızarmış
Parmakların kalem olup yazarmış
Senin gönlün geçici bir pazarmış
Sermayeye döndün senin pazarda
DÖRTLÜK
Aşkınla yanarken divane gönlüm
Mor sümbüllü bağın olsa uğramam
Yolu düşse bir gün güzel evine
Ela gözlü pirim gelse uğramam
DÖRTLÜK
Gurbet vardır acıları yedirir
Gurbet vardır sırmaları giydirir
Kimisine dayanması güç gelir
Gurbet vardır nicesini öldürür...Harun Yiğit