Harun YİĞİT
BİR
BEN VAR BENDE
Bu kitabın tüm telif ve yayın hakları 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince yazarına aittir.
BİR BEN VAR BENDE
Rüzgârın
Kanadı kırık
Eskisi gibi esmez
Hasretim gül kokuna
Haydi, biraz gel
Yakına
Bir
Garip
Sevdaya
Kapılmışım
Karanlık bastı
Bak yine yalnızım
Hüzün çöker içime
Yanan mum ışığında
İçtiğim şarabın
Gel tadına bak
Haydi, sen de
İçime
Ateş
Yak
Gel
Duy beni
Bende bir ben var
Başka yerde arama
Çek elini dokunma
Bende açtığın
Yarama
Yâr…
ZULÜM ÖLDÜRDÜ BENİ
Sevgi doğurdu
Umut yaşattı
Zulüm öldürdü beni
SEVDALANMAK
Yaşamak, sevdalanmaktır
Sevdalanmak,
Yeni bir can yaratmaktır.
Doğum yapan analar gibi
Acısına dayanmalı sevdalanan...
LAZALOĞLU’NA
Sen
Bir kucak sakal değilsin yalnız
Tel tel özlem
Örgü örgü sevdasın
Sen
Bir kucak sakal değilsin yalnız
Kol kol, bacak bacak direniş
Parmak parmak, tırnak tırnak emek
Boncuk boncuk alın terisin
Sen
Bir kucak sakal değilsin yalnız
Tepeden tırnağa Anadolu
Biraz fındık
Biraz tütün
Biraz zeytin
Biraz hamsi
Biraz kara pancar
Biraz da portakal, limonsun
Sen
Bir kucak sakal değilsin yalnız
Bir gümbürtüyle açtın yürek kapımı
İçeri girip
Dost sedirine bağdaş kuran
Lazaloğlu
Sen
Bin kucak sakalsın.
14.11.2014
Ali Orhan Lazaloğlu’na
GÜNEŞİN GÜCÜ
Renkler,
…… güneşe göre değişir
Gölgeler,
…….güneşe göre döner
Ay bile
…….güneşe borçludur
Ay olduğunu…
BİLMİYORDUM AĞLAMANIN GÜZEL OLDUĞUNU
Bilmiyordum
Ağlamanın bu kadar güzel olduğunu
Acıyı akıtarak
Sevgiyi suladığına şahit oldum
Üşüdüğümü hissettiğim an
İçim yanıyor
Acılarım kazındı beynimin taa derinliklerine
Kalbimdeki yaralarla sevişir oldu
Ömrüm tükeniyor seni sevmekten
Hâlâ seni sevmeyi öğreniyorum, sen yokken
Kapatmışlar Cennet’in kapılarını
Bütün yollar Cehennem’e çıktı
Yıldızsız gecelerde çağırma beni
Havada parıldayan yıldızımsın
İstemem yanıp sönmeni
Sürekli parıldamalısın geceme
Sönük kalır yanında
Nur dediğin kutsal ışık
Gözlerindeki yorgunluk
Bakışlarındaki uzaklık
İçimi üşütüyor.
Sağır günün sonunda
Dilsiz gecede sensizliğe büründüm
Bilmiyordum
Ağlamanın bu kadar güzel olduğunu
Gel
Gül artık…
GÖRÜYORSA BENİ
O kadar yoruldum ki
………..mecalim kalmadı
……………yıldız seyretmeye
Görüyorsan yukarıdan
Beni bul.
GÖZLEM EVİYİM
İçim dışım ırmak oldu
Senden doğup
Sana akar
Ateşlere attım ruhumdaki her şeyi
Yangınlardayım şimdi…
Bir gözlem eviyim
Yalnızlığımın ortasında
İsyanlardayım şimdi…
BİR ADAM
Çevresi insanlarla dolu
Bir adam tanıdım
Kalabalık ortasında mutlu mu mutlu
Muhabbette görürdüm onu
İki elini iki yana açar
Her gülüşünde
Görünürdü ağzında tek dişi
Yaşasa da beton duvarlar arasında
Eksik olmazdı sağ parmağı iki dudağı arasında
Sol parmağı ise basılı kalırdı
Toplumun kanayan yarasında
Kulağı kirişteydi
Ayak sesimden tanır
Ayağa kalkardı
Daha ben içeri girmeden
Kalbini kalbime dokundurur
Öyle kucaklardı
Ayrılmak için ayağa kalktığımda
Gözüme bakardı;
“Gitme, biraz daha kal” dercesine
Bir adam tanıdım
Yapayalnızdı
Mahşerin ortasında…
SAKLA HÜZNÜMÜ
Dönmesem bir gün
Sakla hüznümü
Sabır gizlenmiş
……… Kehribar tanelerini koklarken
Belki hasretle hatırlarsın beni
YENİ YIL
Her
Gelen
Yeni yıl,
Takvimlerden
Sararıp düşen
Yaprak mı sanırsın?
Ayakların altından
Akıp giden ince yolu
Bastığın toprak mı sanırsın?
Ardına bakmadan yürü yolcu
Haydi geç artık bu yol toz olmadan
Güzel sevilmiyormuş naz olmadan
Sakın ha buralarda bırakma
Yürüyeceksen bu yollarda
Al götür yüreğini de
İçindeki köz ile
Seveceksen eğer
Fermuarını
Aç gönlünün.
Eskiyor
Yıllar
Bak...
Nazım şekli: Gülce üçgen
HER GECE
Seni görmek için
Her gece
Önce gökyüzüne bakar
Sonra yatarım...
EY ŞAİR
Eyvallah etmem
Ne kara üzüm göze
Nede gül yüze
Bunlar değil mi?
Beni benden alan?
Siz yazın
Siz dem vurun bre şair milleti
İnce bele, fidan boya.
Rengârenk gözlere
Velhasıl
Bütün güzelleri siz şairler
Körü, topalı da Ökkeş usta sevmiş
Bana da yatalak kaldı
…..Haberin olsun şair
……Çıkarım yok sevdadan
…….Beklentim olmadı hiçbir zaman
…….. ne tenden, ne dinden!
Eyy şair;
Güvercinden, ser çeşmeden
At palavrayı Karcoğlan'dan
Yunus’a odun,
Karıncaya gölge ol
Ne fark eder konuşamıyorsak aynı dilde
Dergâh dediğin şimdilerde ahıra dönmüş
Yürek bir parça et değil mi?
Yağmur çeşmeye küsmüş
Sen ne konuşuyorsun a’bre şair
Rüzgâr anlamaz senin duanı
Edeceksen bana et
Anlayanın olsun bari...
♣♣♣
Umutsuzluk
Ölümcül hastalıktır
Hayatsa
Dikenden bal yalamak…
ŞARAP VE KADIN
Kadını soyunca güzel
….sevince özel olur.
Kadehe ne gerek
....başkadır tadı kırmızı şarabın
İçilirse göbeğinde bir kadının
Hele de sen isen bu kadın
Parıldayan mum ışığı gibi
....gökyüzüne yazarım
....yanıp sönsün diye adın...
AŞKIN TANIMI
Aşkın tanımı
Eğilmekse eğer
Önünde senin
Bekleme boşuna gülüm
Acı çekmeye dünden razıyım
Ben kendime
Ben insana yaraşanı
Çoktan seçtim bile
Yeryüzünün bütün çiçeklerini
Fırlattım gökyüzüne
Sen uzanıp alasın diye
Yine de sevdiğim
Cennet’in hurilerine
Değişmem seni
Bir ulaşılmaz sevdayla yoğruldum
Ovaların yazıyım
Türkülerin sazıyım
İçimde yanan sızıyım
Yazık ki
Yazık ki deli gönlümün yalnızıyım…
♣♣♣
Anadan doğma
Bir çocuk saflığında
Kırık bir kalp bıraktım avuçlarına
YİNE AĞLADI GÖKYÜZÜ
Utancından
Bugün erken battı güneş.
Karanlık tez bastırdı
Birbiri ardına
Kaydı yıldızlar
Yine öfkelendi kara bulutlar.
Bir o kadar çıldırmışlardı.
Uzadıkça uzadı bu gece.
Doğmuyordu güneş utancından.
Bu gece, yine ağladı gökyüzü.
Hitler Almanya'sında
Yahudi çocuklarına ağladığı gibi
Bu gece
Yine ağladı gökyüzü
Dünya’nın bir yerlerinde
Öldürülen çocuklar için...
♣♣♣
Sen geven etrafında biten kekik
Ben senin etrafında dolaşan keklik
DUR GİTME
Bir
Tufan,
Gümbürtü…
Kopup gelen
Yüreğimizden...
Acılarımızı
Bala sürdük be gülüm…
Şimdi küsmüş gidiyorsun
İnanmam, inanamam asla
Hatırı yok mu geçen günlerin?
Hem ağladık, hem de güldük be gülüm!
Tel tel olduk, hep döküldük be gülüm!
Hüzün bulutunu göğe savur
Bırak çantayı otur şöyle
Kahven nasıl olsun söyle…
Hani çile kaymaktı?
Gelecekti bahar
Gül açacaktı…
N’oldu şimdi?
Dur gitme!
Gitme
Can!..
Nazım şekli. Gülce üçgen
♣♣♣
Açarsın avuçlarını nice umutlara
Düşlerini parçalar Haziran sıcağı
Acır içine
ÇENGİ OYNUYORLAR AŞKIN ÖNÜNDE
Eyyy acı
Başımın tacı
Rüzgârın çığlığını dinle
Yanmak, ateşe mi mahsus
Cehennem bile ağlıyor yanmalarıma
Vitrinlerde süs yapmışlar aşkı
Ucuza değil
Artık bedava
Bir şişenin içinde keskin şarap
Gecenin ayazında kuytu bir köşede
İçildikçe çengi oynuyorlar
Kutsal dediğim aşkın önünde
Eyyy acı
Başımın tacı
Rüzgârın çığlığını dinle
Yanmak, ateşe mi mahsus
Cehennem bile ağlıyor yanmalarıma
Karanlığın yalnızlığı düştü içime
Yürekler taş
Mevsim kış
Geceler sarhoş
Bir gönül kapısı çaldım
İçerisi bomboş
Şişeler dökülmüş
Aynalar kırık
Nasır tutmuş
Gönül dediğim
Eyyy acı
Başımın tacı
Rüzgârın çığlığını dinle
Yanmak, ateşe mi mahsus?
Cehennem bile ağlıyor yanmalarıma...
♣♣♣
İşini Allah’a bırakıp
“Allah Kerim” diyorsun
Başkalarında bahane arama
Kendini tanı
Onu, bunu karalama….
EYLÜL
İşte, yine geldi Eylül
Mevsimin en zor ayı
Ağaçlara bakmak bile yetiyor
Eylülü anlamak için
Pencereden dışarıyı seyrediyorum
Sararmaya başlamış yapraklar
Renklerin çılgınlığı uçuşuyor havada
Of ki ne off
Bir olgunluk biterken
Bir çılgınlık başlıyor
Eylül aşinalıklarında
Yitip gidenlerin yanık tütsüsü kokar
Eylül'de olmak zormuş be gülüm
Yeni bir sevdaya yelken açmışım
Kanayan yaraya döndü yüreğim
Kırk bin gecenin hüznü saklı içimde
Çıplak tene düşen
Kamçı kadar acılı
Midemdeki öd suyu kadar zehirli
Aşk kadar tutkulu
Eylülde
Kristal gibi kırılmalarım
Beni meçhule götürür
Hüzünleriyle birlikte eme eme
Eylül'de sevmek zormuş be gülüm
Oysa şimdi
Bir başıma ve yalnızım
Sarılıp kucakladıklarımın
Terk edişleri düştü içime
İhanetleri yaşatanların
Orospulukları geldi aklıma
Bir de
Hera'nın Zeus'u aldatışı
Aklımı baştan alıyor
Yunanlı Afrodit kadar güzel dilberler
Hani
Bağ bozumu rengindeki solgunluk var ya
İşte öyle ürpertici
Eylül'de yalnızlık zormuş be gülüm
Sabah serinlikleri üzerimde kırağı
Kısrak huylu
Tay bakışlı bir güzel edasıyla
Ilık rüzgârları değer akşamları alnıma
Eylül yağmurlarında
Başlamadan yitirmişim sevişmelerimi
Ellerim boşluğunda dolaşır
Yüreğim yalnızlığında üşür
Eylülde gülmek zormuş be gülüm
Tükenen zamanda
Bir yerlerim sararmış
Hüzün gibi akıtıyor beni Eylül
Sona doğru tüketiyor beni Eylül
Mahzun görünüşünde
Ölümün tehditkârlığı yatıyor
Kim ne derse desin
Eylülde ölmekten korkuyorum
Eylülde ölmek zormuş be gülüm...
♣♣♣
Tek başına
Bir otuz beşlik içecek kadar
………………..büyümüşüm
Artık rahat ölebilirim.
GECEDE GÖZLERİM BOŞLUĞA ASILI
Dün yine
Karanlık gecede
Gözlerim boşluğa asıldı
Ellerim sensizlikte
Yüreğim hasretinle
Hep seni aradım
Hep seni arzuladım...
Her an kapı çalacak diye
Kulaklarım seste
Dün gece
Seni düşündüm yine
Hayallere dalıp
Özlemle sardım
Çıplak tenini
Nefesimle okşadım
Özlemin özünde
Sana ulaşmanın tadını yaşadım.
Yağmur olup
Alnına değen damladaydım
Aktım dudaklarına
Ruhuna inmek için
Dolaştım damarlarında
Diz çöktüm önünde
Dağların kekiğini tenine sürdüm
Keklik olup
Etrafında sektim.
Dün gece
İki çıplak tenin arzusunu yaşadım
Sen bende var oldukça
Hep yaşayacağım…
GÜLÜM
Gecemde yıldız, ay mısın?
Efil efil esen yelim
Feryat ettim duymuyorsun
Bülbülüne küsen gülüm
GÖNLÜME GİZLENEN YÂRİM
Baharın müjdecisi
…….çiçek açan kirazım
Ayva kokulum
Nar tanem
Bir tanem
Seni
Senin kadar
Seni
Kendim kadar özledim
Al tut ellerimden
Götür beni de yanında
Taşı
Taşıyabilirsen yüreğinde
Her gündüz
Kendi sıyrılır geceden
Her sevda
İçinde taşır acısını
Dört mevsim
Dört ayrı sevda
Dörde bölündü yürek
Kuşlar bile
Naza çeker oldu kendilerini
Her mevsimde ayrı yurt
….……………. ayrı yuva
Kan damladı toprağa
Ağaç yeşile bezendi
Kucak açtı kurda kuşa
Başladı hasretçe oynaşa
Eyy sevdiğim
Aç yüreğinin kapısını
Bir başıma kaldım
Hava soğuk
Üşüyorum sensizliğin ayazında
Aç yüreğinin kapısını
Yavaşça gireyim içeri
Gül yüzlüm
Güzel gözlüm
Baharım
Güzüm
Nazım benim
Haydi
Uzat ellerini
Bir başıma koyma beni
Bir bilsen
Bir bilsen nasıl severim seni
Eyy benim
Gönlüme gizlenen yârim…
♣♣♣
Bir yanda ölüm
Bir yanda ganimet
Seçme lüksün bile yok!..
GÜLE GÜLE KAPTAN
Şafak sökmeden önceydi
En karanlık anım
Ölmek üzereydim
Vahanın yeşilini uzaktan gördüğümde
Bir gece
Karanlık ortasında
Bir başıma ve yalnızdım
Kan aksa da gül yaprağından
Bin gül tomurcuklanır
Tarumar olmuş
Gönül bahçemin toprağından…
Yelken açmışken başka denizlere
Güle güle kaptan
Güle güle
Bekleme beni.
Yürek ister
Fırtınalı denizlerde dolaşmaya
SENİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM
Alışkınım ağlamaya
Kim bilir?
Belki de hoşuma gidiyor acı çekmek
Gülmek benim neyime!
Senin gibi güzele yaraşır elbet
Gönül işte
Hep böyle ister
Bilirsin,
Güzel şiirler acılardan doğar
Gözlerin öyle güzel ki
Her baktığımda iliğime işliyorsun
Sıcacık bakışlarında alev gibi yakarak
Yüreğime akıyorsun
Acıların bile en güzeli bu olsa gerek
Uzatıp elimi
Güzel gözlerini avuçlarıma almak istedim
Varsın yansın gözlerinin ateşinden
Hem yüreğim, hem avuçlarım
Uzanıp saçlarına dokunmanın tadı
Hayal olsa da
Gözlerimi kapadım
İliğime kadar nefesimi çektim
Dağıt saçlarını
Bakışların doru atın tayı gibi
Kim bilir, huyun kısrak
Vur yumruğunu göğsüm üstüne
Yüreğim kanamış neye yarar
Ne zaman iki gözüne baksam
Beni benden alıyor
Ne zaman seni düşünsem
Aklım baştan oluyor
Ahh
Bir uzanabilsem sana
Şair olup şiir yazsam
Sana ulaşmayı öyle çok isterim
Yine de güzel gözlüm
Yine de
Birkaç cümle ile sana ulaşmanın tadını yaşadım
Sen
Sen denizler kadar yüce
Gökyüzü kadar ulaşılmazsın
Unutma be gülüm, unutma
Sözün kısası
Şiir kokulum
Seni çok ama çok özleyeceğim...
♣♣♣
Kadehim çatladı sabretmekten
Şarabım döküldü senin yüzünden…
DİL YÜREKLE BİRLEŞMEYİNCE
Kalbini
teraziye koydum
Umudunu
bedeninle tarttım
Bakışlarını,
gülücüklerinle birlikte bir kilitleyebilsem.
Oturacak her şey yerli yerine
Düşünen tohum
Doğuran toprak
Konuşan yaprak dinleyebilseydi beni
Hafiflerdi gönül yüküm.
Neye yarar
Dil yürekle birleşmiyorsa!
Azı da çoğu da aynı
İkiyüzlülüğün tartısı mı var?
ARTIK SAVAŞLARDAN YILDIM
“Bir şiirde ölmekmiş
Laf mı seninki de!
Ben her gün ızdırap çekiyorum...
Bir şiirde ölmek kurtuluş olsa gerek
Ben,
Her gün kurtulmanın yollarını düşünüyorum
Kim oluyorsun ki sen?
Acıları tattıktan sonra
Bulsaydım bir çıkış yolu
Ne seni
Ne de şiirini tanırdım
Ne ceylanlar gördüm
………………abdalların kucağında
Ne çakallar gördüm gariplerin ocağında
Boşuna kıvranma
Ben acıyı acıyla tartıp
Zulmü kerpetenle söktüm
Var git işine arkadaş
Sen kimsin ki bana acı vereceksin?
Bir elim havada
Bir elim toprakta
Yağdanlıklar sarmış yağlığımı
Ben her gün bin şiirde öldüğümü
Nereden bileceksin?
Belli ki
Geçmemişsin ölümün kıyısından!
Var git işine
Alışmışsın hayalperestliğin çimeninde dolaşmaya...
Şubat gelmeden
Çiçek açmış kiraz, kayısı
Dünya tersine mi dönüyor?
Ben mi şaşırdım?
Söyleyecek sözüm çoktu ama
Sözcükleri derin çukura düşürdüm.
Artık savaşlardan yıldım,
Bıktım,
"Yeter" dedim.
Duy sesimi arkadaş
Bundan sonrası barış
Barış
Barış
Var mı bundan güzel yarış?
♣♣♣
Şiir şiir gözlerimden
Türkü türkü gönlüme aktın
Beni sendeki ateşte yaktın
CEHENNEME GELİR MİSİN?
Her aklıma geldiğinde
Üzülüyorum acılarıma
Seni gördüm bir ağacın gölgesinde
Sarılıyorum hasretinle
Bir defa olsun
Benimle cehenneme gelir misin?
♣♣♣
Ve kadın erkeği doğurdu
Birlikte tanrıyı yarattılar
BAYRAM
Şu
Yokluk
Utancı
Her yerde bir
Tok tokluğunu
Bilmez yokluğunu
Hırsız var koca koca
Bayramlar bahanedir hoca
Aşağı bayram, yukarı bayram
Fakirlik edebiyatı yapanlar
Fakir soyar oldular, yoldan sapanlar
Allah'ı unuttu mala mülke tapanlar.
Seçimden seçime bayram yapıyor
Siyasetçi birer fakir kapıyor
Hırsına kapılan yoldan sapıyor
Ali hoca Ali hoca
Bayramdan bayrama zamlar bu ayda
Kazalar, feryatlar, gamlar bu ayda
Daim soyguncular, kemler bu ayda
Ali hoca Ali hoca
Bu çağın fukarası
Haddini bilmez
Alışmış sadakaya
Sıkıya gelmez
Bayram gelmez Bayram, Bayram olalı
Bayram bilmez Bayram, Bayram olalı
Açlıktan utanıp eridi Bayram
Boynunu bükerek yürüdü Bayram
Zoraki ayağın sürüdü Bayram
Bayram gelmez Bayram, Bayram olalı
Arife günleri hatırın sorduk
Bayramdan bayrama Bayram'ı gördük
"Seni sevdim" diye vurduk ha vurduk
Bayram bilmez Bayram, Bayram olalı
Bu
Bayramlar
Aratır oldu
Geçip giden yılları
Şimdi, kutlamakla geçiyor
Cepten cebe üç beş kontörle
Acep nasıl geçer gelecek bayram?
Nazım Şekli: Gülce buluşma
KOKUNU ÖZLEDİM
Karasevdanla yanarken
Hayaliyle seviştiğim kadın
Sen gözyaşımı içerken
Ben kokunu özledim…
BÜTÜN TANRIÇALARIN TANRISIYIM
Sevdaların başıyım
Sevdalıların gözyaşıyım
Bir sevdayla sarhoş olmam bilirsin
damardan kırmızı şarap versin kanıma
Gönlümün bir gülüsün
Ben senden, sen benden delisin
Kanımı kanlar içinde bilirim
ne kadar mikrop var ise sürsün kanıma
Davar gibi sağılma
Damlanın içinde boğulma
boşa kulaçlamamalısın deryaları
Erecekse eğer gelip ersin kanıma
Benim gibi yanarsan
dağın yamacında pınarsan
araya, araya yolunu bulup
Şu gönlümün ırmağında varsın kanıma
Yettiniz be canıma
Şehvet ile gelin yanıma
Bütün tanrıçaların Tanrısıyım
aranızdan en dişisi girsin kanıma
01.10.2008 Hannover/Köthenwald
Nazım türü: Gülce tekil
KOYUNSUN
Sana "Kardeş" desem olmaz!
Ben zekâmla
Sen içgüdünle yaşarsın.
Dış görünüşümüz benzese de
Ben düşünen insan
Sen koyunsun, koyun
Olmaz ya;
Hani Hak'tan bir nida gelir
Düşünüverirsin diye
Koyun da olsan
Birkaç sözüm var
Kulaklarını aç, dinle beni
Gözünü aldatmak için
Yeşile sürmüş çobanın
Ahır değil elbet otladığın yer
Etrafın dikenli tellerle çevrili
Çevrende gördüğün yeşil
Ot değil
Kendi bıraktığın halttır halt...
KARANLIĞIN ÖLÜM KUŞLARI
Kör karanlıkları
Ölüm kuşlarıyla
Uygarlığa taşıyorlar
Yıldızların ışığı
Yol gösterir yolsuzlara
HASRETLİK VARSA
Rüzgâr vurdu alnıma
…....bir ağustos ayının ortasında
Neymiş serinlemek
..…..toprağı kavuran günün altında
Bulutlar küsmüş gökyüzüne
Dalıp gidiyorum
…….uçsuz bucaksız mavi derinliklere
Toprak yarık
Yürek yarık
Yağmur damlasına hasret
…….alnımın orta yeri.
Tadı başka oluyor özlemin
Eğer hasretlik varsa.
UTANACAKSINIZ
Bakmayın Bosna’ya
Bakmayın Bosna'ya
Zulmün eşiği
Ölümün beşiği
Avrupa'nın göbeğindeki sancı
Eyy uygarlığıyla övünenler utanacaksınız,
Utanacaksınız bakmayın Bosna'ya
Açlıktan iskeleti çıkmış insanlar
Çukurlarda onurlarıyla kucaklaşmış cesetler
Köpekler dolaşıyor sokaklarda
Salyalı ağızlarında insan etleri
Eyy insanlar söyleyin
Ben mi can verip dirilttim
Bosna Hersek'te Hitler’i
Akıtın bakalım bunca mazlumun kanını
Vakit henüz o vakit değil
Doğacak güneş
Eyy insanlar
Yetmedi mi?
Uygarlık dediğiniz makinelerin aldığı can
Yetmedi mi?
Toprağın bebeklerden emdiği kan
Bin acıyla
Ölümün yükünü taşır oldu çocuklar
Utanır oldum insanlığımdan
Duyun bunca feryadı
Eyy insanlar
Artık yeter
Bebeklerin üstüne yağmasın kar...
BEKLEME
Öyle inan ki
Beslediği kinden utansın
Hoşgörün karşısında
İnandığı dinden utansın
Öyle acı çek ki
Ateşi gözlerinde
Acısını yüreğinde hissetsin
Öyle sev ki
Nefretinin duvarları bile sevgiyle örülsün.
Öylesine özlemle bekle ki
Bir gülüşünü görmek
Çektiğin acılara değsin...
SENİ ÖZLÜYORUM
Saçlarının savruluşunu rüzgâr belirler
Engel olma özgürce dolaşsın
Rüzgârın keyfine kalmış okşamak
Seni okşamayı en çok ben özlüyorum…
İÇİNE KAN SOKMASAN
Üşüyen kent değil
…bilir misin yalnızlığı?
Yüreğin kapalı
…adımların sesine
Uzayan hece değil
…gecedir
İyi seç isyanın zamanını
Güvenmesini bil
…kelimeler yüreğindense
İşin içine kanı sokmasan
Korkmana gerek yok
…nasırlanmış yüreğinde büyür sevgi
BABAM
Ekmek deyince
Aklıma ilk gelen
Onur deyince benliğimde olan
Yetmişinde bile
Kazma vurdu yorulmadan
Terzi Yusuf gelir aklıma
Yani babam
Herkesin babası kendisince
“adam gibi adam’’
Benim babam da bana
Ne içkisi
Ne sigarası
Ne de kumarı var
Günah olduğu için değil
‘Sağlığa zararlı’ demişti bana
Seksenini aşsa da
Hâlâ
Yirmisinde delikanlı gibi
Umutları
Taze ve diri
Ufku geniş alabildiğince
Umut
Direnç
Mücadele deyince aklıma
Terzi Yusuf
Yani babam gelir aklıma
ÖZGÜRLÜK ŞİİRİMİZ
Türkü söyleyemem
Pek öyle içli değildir sesim
Sana bir şiir okusam dinler misin?
Sen ey...
Seherde tatlı uykularımı süsleyen
Gündüzümün hayali
Gecemin düşü
Gözlerimin yaşı
Uzanırım sana
Gönlümün kuşu.
Haydi,
Uzat bana ellerini.
Alıp başımızı
Seninle varalım yeşil bağlara
Çıkalım birlikte karşı dağlara.
Sesimizi salıp rüzgâr önüne
Duyuralım haydi bütün sağlara
Memleketimin dağlarında
Vursun sesime sesin
Kurşun gibi öte öte
Yırtsın karanlığı
Haydi bitanem
Haydi,
Birlikte okuyalım
Özgürlük şiirimizi...
♣♣♣
Küçücük yüreğinle
Çok güzelsin çocuk
Umut açarsın
Umutsuzlar diyarında
ÇOCUKLAR
Çocuklar
Ço cuk lar
Çıp lak a yak lı
Ço cuk lar
Acıları dolaşıyor
Kalbimin içinde
Düşündükçe
çıp lak a yak lı ço cuk la rı
Yüreğimin yarasına basar gibi
Karlar üzerine ba san ço cuk lar
Korkudan korkup pu san ço cu klar
Gözleri çapaklı karınları aç
Hakları olmayıp susan ço cuk lar
Dövülen
Sövülen
Görülünce insan içinden ko vu lan
Jilet ile bir yerleri da ğı lan
Mekânları köprü altı, kuytular
Çıkar için derelerde bo ğu lan
Bilmem kaç günün açlığını
Bilmem kaç günün uykusuzluğunu
Bin gündüzün
Bin gecenin yorgunluğunu taşıyan ço cuk lar
Çocuklar
Ço uklar
Ço cuk lar
Karanlık düşerken geceye
Ağır ağır kapanır göz kapakları
Yıldızlar üşür ay ışığında
Rüzgâr bile esmeye utanır
Ayazında gecenin
Ağzı dolu hecenin
Tüküremez yutkunur
Bin türlüsü acının
Hayalleri paslanmış
Ot yiyerek beslenmiş
Taşı yastık yapmış da
Uykusunda ıslanmış
Ço cuk lar
Basar çıplak ayaklarıyla
Kalbimin tam ortasına
Çapaklı gözleri puslanmış
Kalpleri kırılıp yaslanmış
Ço cuk lar
Gülüşlerine düşmüyor
Baharın çiçek tozları
İçten coşup taşmıyor
Yoktur kibir, nazları
Yavrusuna yem taşıyan
Kuş umuduyla atar nabızları
Trahomlu gözleri
Çapaklı çocuklar
Ço cuk lar
Yüreklerinin renkleriyle boyarlar hayallerini
♣♣♣
Aşk beni unutmuş
Oysa küsülü değildim onunla
İSTANBUL
-1-
Ey İstanbul
Düşlerimde süsleyip geldim sana
Darmadağın olmuşsun
İki denizin arasında
İki kıta ortasında
Sen, yedi tepeli şehir
Uygarlıklar beşik oldu kapında
Yedi veren güller açmış tepende
Ey İstanbul
Kaç bin yılın yorgunluğunu taşırsın
İki kıtada
Bir koca şehir değilsin yalnız
Kitap kitap yazılan
Tablo tablo çizilen
Sanat sanat büyüyüp
Öbek öbek ezilen
Sen Anadolu’nun koca tarihi
Nice güzelliklerin gömülmüş günlere
Kapını açmışsın
Yetmiş iki milletten canlara
Kapını açmışsın
Nice dinlere
Ne yiğitler arkasından vuruldu
Tarih boyu nice canlar serildi
Toprak bile acısından yarıldı
Kalk İstanbul kalk da bak bir kendine
-2-
Ey İstanbul
Nefesin kesilmiş
Soluk soluğasın
Kansere yakalanmış akciğerin
Yeşilliğin nerende
Dert akıyor derende
Uyan artık İstanbul
İrin vardır yaranda
Öbek öbek beton yığınısın
Motor gürültüleri
Vapur sirenlerisin beynimde
Katar katar taşıt
Boğuk boğuk zehir
Kirli kirli gökyüzüsün
Süslü püslü nice bulvarların
Işıklı vitrinlerin var
Nice caddelerin
Bir kocaman çöplük
İçi başka
Dışı başka pislik
İçte saklı gümanın
Eksik olmaz dumanın
Ey İstanbul düşenlere
Yok mu senin amanın
Yol kenarında eli silahlı
Tabela hırsızların var ya
Beni bile
Parçalayıp satacaklardı
Hurdacılara
Bağırmak istedim avazım çıkmaz
Damarım kestiler kanlarım akmaz
Düştüm sokağında kimseler bakmaz
Kalk İstanbul kalk da bak bir kendine
Dostluk kurmuş
Köpeklerle kediler
Günübirlik yaşamanın keyfiyle
Sokaklarının proleteri olmuşlar
Diyecek yok hallerine
Jigoloların
Fahişelerin sesleri yükseliyor kum kapıdan
Güneş erken ışığını devirmiş
Sarhoşların içip içip bağırmış
Kapanmışın karanlıkta kendine
Yüzünü ay bile senden çevirmiş
Orospularının cinsiyeti belli değil
Eğil, İstanbul eğil
Sövül, İstanbul sövül
Boğul, İstanbul boğul
Boğul ki
Yeniden dirilesin
-3-
Eyy İstanbul
Sokaklarında
Çıplak ayaklı yarınsız çocukların
Çapaklı gözlerinde
Bilmem kaç gecenin acısı saklı
Bilmem kaç günün
Yorgunluğunu taşıyor
Kirli elbiseleri altındaki vücutları
Küçücük ellerini açmışlar
Dilenirken eksik değildi
Yüzlerinde yoksulluğun utancı
Taşın altın toprakların olsa inci
Ey İstanbul ülkemdedir bu sancı
Kalk İstanbul kalk da bir bak kendine
Bir adam gördüm
Semeri sırtında
Yükü kendinden ağır
Tırmanırken yokuşu
Düşüyordu alnından teri
Yırtılmış pabuçlarının ucuna
Acıları karışır mı acına
Akbabalar yuva yaptı gecene
Kalk İstanbul kalk da bak bir kendine
-4-
Ey İstanbul
Ne hayallerle gelmiştim sana
Neler gördüm neler sende
Alyuvarlar mısın kanda
Her gün biraz daha kötü
Hayal oldun nice canda
Parklarında dolaşırken
Kucaklayıp sarıldığım ağacın
Kucak kucak dalları var sandım
Kanattı dudaklarımı
Eğilip öptüğüm al al güllerin
Kaç gün oldu sana geleli
Ya ben farklı gördüm
Ya sen değiştin
Sen
Sen şiirlerde okuduğum
İstanbul değilsin artık…
♣♣♣
Bir güzel gördüm bahara benzer
Karanlıkta yıldız gibi
Su gibi akıyor gözüm önünden.
UMUDA YATTIK
Benden sıyrılıp
Biz olduk.
Biz,
Güneşin doğuşuyla
Yeni umutlar yeşersin diye
Umuda yattık.
Sevilmeden sevdik.
Sevgide tattık acıyı.
Toprağa tohumu,
Kulağımızı yüreğimize verdik.
Koşmamak için bir boşlukta,
Kendimize inandık.
Biz,
Güneşin doğuşuyla
Yeni umutlar yeşersin diye
Umutsuz düşmemek için
Umuda yattık...
HASRET
Kaç zamandır
....... uykularımı bölüyor
...........tenine duyduğum özlem.
Sevda yüklü gecelere hasretim
Kimi zaman öfkelendim
........Torosları aşamayan
..........kuş kanatlarıyla!
Kimi zaman
.....Akdeniz'in sıcak şehrinde
.........kabzası sevda yazılı
...........bir bıçak saplandı ciğerime
Canımı acıtıyor
.......gül yaprağı değse bile
Kahrediyor
.....anlamını yitiriyor gecikmişlikler
Gecenin huzurunda
............sevgi gezdirdim
Acının pazarında
.............umut yazdırdım
Aşk doğuya
Ölüm batıya yol aldı.
ŞAFAKLAR KISKANIR DÜŞLERİMİ
Her gece yastığa koyduğumda başımı
Şafaklar kıskanır oldu düşümü
Gözlerimi kapadığımda
Gizli gizli içime
Akan yaşımı
Umutlara düştü yine vay deli gönlüm
Coştu yine bugün bu deli gönlüm
Düşlerim sende güzelleşir
Dokunsam saçlarına
Yanar ellerim
Yeniden uçurdum göklere gönül kuşumu
Kapattım gözlerimi kurup düşümü
Bütün şafaklar kıskansa da
Çok beladan belaya
Saldım başımı
Yalnızım yine, lal oldu suskun dillerim
Sensizliği sende arar kollarım
Sana yattığım düşlerimden
Her günün doğumunda
Biter yollarım…
Nazım şekli: Gülce tekil
♣♣♣
Sesinin kadifeliği alıp götürüyor beni
Elimi uzatsam
Avuçlarıma dokunacak sesin
Nefesini alnımda hissediyorum
HAZİRAN ÇOCUĞU
Ey çocuk;
Günlerdir bu yolda,
Yanı başında
.....tanımadığın birisiylesin
.....sokaklardasın
Omuz omuza durup
kol kola vererek
....yürüdün en önde
Ve seni döven adam
Ve senin dövüldüğün adam
Ve ölümüne
Ve öldürmesine coplarken o adam
Ve senin verginle
Ve üstün başın kan içinde
Ve seni düşman bilmiş
Dudaklarımda Sarıkamış dramı
Umudumda Çanakkale zaferi
Ve çocuk;
Günlerdir sokaklardasın
Günlerdir yediğin dayak
Yemin olsun yanına kar kalmayacak
…
HOŞ SAR
Hasreti güzelleştiren gönüldür
Gönlü olgunlaştıran bilge
Umutlar zengin
Düşler mutlu
Çiçeklerin de gözleri var
İnsan çiçektir
Yüzüne bakmazsan solar
Çayırlar yeşil
Çamur kahverengi
Ateş, sıcak ve kızıl sarı
Meyve dibine düşer
Mum dibini ışıtmaz
Aklımda bir şeyler var
Gelse de söyleyebilsem
Gözlerimi kapattım
Düşlere dalmışçasına
Yıkandım
Yıldızın bakire bakışlarında
Sessiz ve dingin
Yele tutunmuş dal gibiyim
Yarıldı göğsüm orta yerinden
Sarhoşlar ağacına dayamışım sırtımı
Sona doğru koşarım
Zaman içinde
Başımı kaldırdım gökyüzüne
Seyrederken kahroluyorum
Günden güne solan bakire bakışlı yıldıza
Katarlanmış yılgınlıklar içinde
Hayalet sevmektense
Günahı aramaya çıktım
Bağbozumu renklerin arasında
Leyla’yı terk ettim Mecnun’un çölüne
Yönümü çevirdim cehenneme
Mumdan gemilerdi bindiğim
Açıldım ateşler denizine
Buzla sevişirken güneş
Başka dünyalara atladım
Geceyi bölen çığlıklar arasında
Nefesin buz tuttu gözlerimde
Gönlümün kuzeyi ateşler içinde
Cennetten kime ne
Nur düştü Cehenneme
Varlığı içimi ısıtıyor
Umutsuzluğa yer yok
Bir başka bekleyişe gebedir
Hasret dolu günler
Elif kokan sevdalarda yitirdim gönlümü
Küpü çatlamış yağ gibidir acı
Sızar çatlağından inceden ince
Kötü değildir sanıldığı kadar
Ne zaman zorda kalsam
Acı korkuyla kucaklaşıp güç verdi bana
Bakire bakışlı yıldızın altınında
Aşk, sınamaya gelmez
Ayrılık, defalarca ölmekse
Gizli sevda çekmek
Ölmeyi özlemektir
IŞIK YÜKLÜ UMUDUM
Işık yüklü umudum
Karanlıkta yitip gitmesin diye
Sıkıntılar içinde gökyüzüne baktım
En parlak yıldızı seçip
Sakladım gönlüme
HOŞ SER
Habersizce gelip girdin içeri
Nisan ayı gibi rengârenk
Buzların güneşe değdiği andı
Mehtap bahçesinde düşledim seni
Gözlerinin parıltısı
Gönlüme vurdu
Bakamadım yüzüne gönül gözüyle
O şehirde bıraktım kalbimin yarısını
Diğer yarısı sende
Yetmiyor sular bu ateşi söndürmeye
Gözlerinden iki damla yaş ver
Haziran kadar sıcak
Eylül gibi ürpertici
Hangi yanıma el sürsem
Nere baksam gözlerinin izi var
Bu şehirde
Sancısı dolaşır yüreğimde
Sen, seveceğim kadın
Uykularımın arasında çıkagelirsin vakitsizce
Tepeden tırnağa
Perçin gibi çakılırsın aklıma
Mısır püskülü saçlarınla
Yüreğimi bağlamışım yüreğine
Dolaştırırım onu senden habersiz.
Kimi geceler selam yollarım yakamozlarla
Kimi geceler hüzünleri yağdırırsın üzerime
Ay doğmamışken daha
Sonbahar gülü gibisin
Varlığımdan haberin yok
Canlandı içimdeki bahar
Hasretin özümü deldi
Karanlıkta kaybolmuş yalnızlığım
Mehtabın öptüğü teninden
Kokunu getirdi yakamozlar
Bir iğde ağacıyım
Bozkırın ortasında
Yel, hangi yönden eserse essin
Uzağa gitmez yapraklar arasındaki kokum
Saçlarını sardım
Doru atın yelesine
Ne Mozart isterim
Ne de Bethofen;
Çalınsa kulağıma usuldan usuldan
Bir garip çobanın dilsiz kavalı
SEVMEK İÇİN DOĞDUM
Unutmak için sevmedim
Sevmek için doğdum
Ağladım gülmek için
Güldüm ağlayacağımı bilerek...
DUY BENİ YAR
Rüzgârın
Kanadı kırık
Eskisi gibi esmez
Hasretim gül kokuna
Haydi, biraz gel
Yakına
Bir
Garip
Sevdaya
Kapılmışım
Karanlık bastı
Bak yine yalnızım
Hüzün çöker içime
Yanan mum ışığında
İçtiğim şarabın
Gel tadına bak
Haydi, sen de
İçime
Ateş
Yak
Gel
Duy beni
Bende bir ben var
Başka yerde arama
Çek elini dokunma
Bende açtığın
Yarama
Yâr…
Nazım şekli: Gülce üçgen
RUHUNA AKTIM
Yağmur olup
Alnına değen damladayım.
Dudaklarına aktım
Ruhuna inmek için;
Dolaştım damarlarında...
ÖZLEDİM SENİ
Sensizliğin
Özüne düştüm
Aşkın közüne düştüm
Senin izine düştüm
Gel beri
Özledim seni
Yolum yokuşa
Sevdam kıvrımlara yol almış
Özlemsiz öz
Gözlemsiz göz
Ateşsiz köz olmaz
Ve yiğit
Özler hasretinle
Şiirin dem vaktidir bu gece
Ve perçemi alnından dökülürken
.....Dumanı üstünde
......Kahve kokularında aradım seni
Gözlerimden su taşır
.....özlem değirmenine
.......gül kokulu sevdamı
........öğütsün diye
Gel artık
Yalnızlar yokuşunda
.....bekliyorum bu gece
Vakit geçti, geçiyor
Kervanlar sırat üstünde yol almış
Gözleri aynada
Eller havada
Tanrıya kabul olmuş bir dua
Ha bitti
Ha bitecek
Seni bir sahil şehrinin
……sokaklarında görmüşler
Gecemde sabahlara uzanan ay mısın?
Yıldız mısın?
Beni de
Ölümüne sever misin?
Sana Antalya düşlerinden
.....bir selam yolladım
........haberin yok mu?
Dudakların arasında
Kırmızı gül ateşi yağarken
Dudaklarımı
.......kan rengiyle süslediğinden
.........haberin yok muydu?
Ak Deniz’in ılık sularından
Rüzgârlar getirmişti bana ten kokunu
Karanlık bir gecede
.....Ak kağıda
.......Ayrılık yazmıştı kalemim
........Hasret ağacını ateş sardı
.........Söndürecek özün var mı?
..........Bana söyleyecek sözün var mı?
AÇARSIN AVUÇLARINI UMUTLARA
Açarsın avuçlarını nice umutlara
Düşlerini parçaladı umutsuzluklar
Acı düşer içine
İki elin iki böğründe
Düşersin iki dizin üstüne
Ellerin havada
Yüreğin boş kalır...
FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Niye doğdun be çocuk, niye?
Filistin alev alev yangın
Filistinli ölmekten yorgun
Filistin kan
Filistin can pazarı
Filistin'de
Toprak bile sığdırmadı bunca mezarı
Ölüm bir başkadır Filistin'de
Çocuk, çocuk
Filistinli, kara üzüm gözlü çocuk
Serpilip büyüyecektin
Renk renk oyuncakların olmayacaktı belki de
Ama
En temel hakkın yaşamak,
Yaşamak için direnmek
Sevmek için umudun olacaktı
Çocuk, çocuk
Filistinli, kara üzüm gözlü çocuk
Gökyüzünden gelir sanma melekleri
Bugünlerde gökyüzünü
Siyonistlerin Azraillerine terk etmişler
Bir gece, ansızın
Sen uykundayken
Ölüm yağdı üstüne
Çocuk, çocuk
Filistinli, kara üzüm gözlü çocuk
Ölmenin zamanı mıydı?
Kan emici yarasalar kana doymuyor
İnsanlık uykuya dalmış, duymuyor
Kan yedin aşınızda
Ölüm geldi düşünde
Asma dalından salkım gibi kopardılar
Leş kargaları uçuşur başında
Kara üzüm gözünü oymak için
Çocuk, çocuk
Filistinli, kara üzüm gözlü çocuk.
Filistin’de birçok çocuk ölüyor
Ağzım dolu, dolu sövesim geliyor
Filistin de çocuk olmak suç
Filistin de insan olmak suç
Hani nerde köhnemiş adalet
Hani nerde, din bezirgânı dindaşların
Hadi be çocuk, hadi
Göğsünde delik açılmış cesedin kalksın ayağa
Parçalanmış midenden kan gelircesine
Tükür yüzüne insanlığın
Suratından çıkmasın lekesi, tükürdüğün kanın
Sahi
Niye doğdun be çocuk, niye?..
♣♣♣
Gökyüzü siyaha bürünürken
İki damla ateş düştü yüreğime
Kayboldu ışıltısı gözlerimin ferinde…
ANALARIN AĞIDI
Bir çığlık geliyor
Analardan başkasının göremeyeceği derinlerden
Analığın tarifi yok, dengi yok
Her dilde bir anaların ağıtı
Gözlerinden akan yaşın rengi yok
Her dilde bir anaların ağıtı
Dişleri dişlerine
Elleri ellerine kenetlenmişti
Toprağın yağmura duyduğu açlık
Dağların, yaylaların esintisi
Bütün ana, anasından ders alır
Ana, elbet söyleyecek söz bulur
Seslerinin yanıklığı aynı olur
Her dilde bir anaların ağıtı
Kınalanmış nasırlı elleri
Bağrında ter
Tırnağında toprak kokan analar
Acının bile özlemi varmış
Feryat edip yüreğinin közünü
Ağlayarak söyler birçok sözünü
Ağıtlarla gelin eyler kızını
Her dilde bir anaların ağıtı
Hangi ana başlatmıştır savaşı
Allah-ü Ekber dağlarında…
Çanakkale’de
Sakarya’da
Dumlupınar’da
Kimlerdir?
Dökülen kanların günah taşı
Bütün öfkesini acılarda gülüp geçerek
Davulla, zurnayla asker uğurlar
Askerini mani ile ağırlar
Duyamaz feryadı gönlü sağırlar
Her dilde bir anaların ağıtı
Namus olur
Ar olur
Bazen
Törelere kurban giden kızına
Çırpınır da yetişemez tozuna
Ellerini vura, vura dizine
Her dilde bir anaların ağıtı
Fırından çıkmış ekmek buğusu
Yaylaların esintisi
Yüz bin acı yaşar
Gizlenmiş gözyaşlarında
Bunca acının ortasında
Sevdasını haykırır yeryüzüne
Ana acısına dayanmaz dağlar
Acıya dayanır karalar bağlar
Haykırır dilleri Yiğit'çe çağlar
Her dilde bir anaların ağıtı...
Nazım şekli: Gülce buluşma
METİN DEMİRTAŞ’A
Her gece olduğu gibi
Yine yatağıma uzanıp
Rüyalara dalacağım
Öldüğümü görmemek için
Asla uyanmayacağım…
YARINA UMUT VAR
Avuçların yanmışsa eğer
Yüreğini tutmaktan
Tabanların aşınmaz,
Yürümelisin
Gökyüzünün mavisini
İşlemişken gözlerine,
Yürü korkmadan.
Bir gün mutlaka
Varacaksın denize...
DİYECEĞİM AMMA
Ezmek
Ezilmek
Sömürmek
Sömürülmek
Düşünüp bunları
Sor kendine
Ezen
Ezilen
Sömüren
Sömürülen
Değil misin sen
O, eziyor
Sömürüyor acımasızca
Sen
Bulmuşsun bataklıkta bir tutam ot
Alışmışın koyun gibi yata, yata
Güçlü sanma kendini
Sindirmiş kurtların diş bilemesi seni
‘’Uyan kendine gel, sıklaştıralım safları’’
Diyeceğim ama
Pısırık ve korkaksın
Devam et uyumana
Sen böyle uyudukça
Müstahaktır ezilmek
Sömürülmek sana
GEL BU GECE
Seni her geçen gün
…………biraz daha özlüyorum
Anlatacaklarım çoğaldı
Gel bu gece
Birlikte girelim cehenneme…
ATEŞLE SU GETİRDİM
Dün gece
Yine depreşti acılarım
Kaynadıkça kaynadım
İçim içime sığmadı
Çatladı her yerinden vücudum
Patladım volkan gibi
Yükseldim gökyüzüne
Sen
Acılarımın koyağı
Eyy nazlı yâr
Kaldır başını bak gökyüzüne
Gökyüzünden akacağım alnına
Öpmek için dudaklarına kayacağım
Her yerinden ısırmak için
Sana ulaşacağım
On bin çiçeğin özünden aldım
Özümle karıştırıp
Alasın diye sana uzattım
Bütün kötülüklere inat
Aşka dair ne varsa
Yaşamak için
Bir elimde ateş
Bir elimde su
Haydi gel
Birlikte içelim.
SEVDİĞİM KADIN
Sen
benim sevdiğim kadın
Uykularımın arasında çıkagelirsin
………………....vakitsizce
Tepeden tırnağa çırılçıplak
Çakılırsın mıh gibi aklıma…
GÖZYAŞIM
Ağlamak,
Kadınlara özgü sanma.
Benim de etten yapılı yüreğim var.
Çok geceler
Başım avuçlarımın arasında
Düşer dizlerimin üstüne gözyaşım.
Yalnızlık
Başımın belası
Cehenneme döner yüreğim.
Sarar bedenimi harlı ateş
Yanarım
Çok geceler
Başım avuçlarımın arasında
Düşer dizlerimin üstüne gözyaşım.
AĞLAMAK İSTİYORUM
Oy anam oyy
Ağlamak istiyorum
Bir anaya değil yalnız
Yeryüzündeki bütün analara
Memleket sevdasıyla gurbette yanan
Ansızın yaban ellerde
Ölümün kucağına düşenlere
Ağlamak istiyorum
Bir ucu uzak Asya’dan
Avrupa yakasına uzanan
Tarihi Etiler’den öncesine dayanan
Yüzyıllar boyu toprakları kızıla boyanan
Memleketime…
Adları tarihin sayfalarına kanla yazılanlara
Özgürlük uğruna binlerce başları gidenlere
Sokaklarda dudaklarından
Bağımsızlık sözcüğü dökülerek ölenlere
Bağrına emperyalizm yuvalanmış
Ülkeme ağlamak istiyorum
Kirletilen verimli topraklarıma
Kâğıttan turna resmi yapan çocuklara
Yüreği acılarla
Öfkelerle dolu
Elleri kolları bağlanmış
Acı içinde kıvranan sanatçılara
Sanatseverlere ağlamak istiyorum.
Dünyanın öbür ucunda
Hayatı yok eden atom bombasının
Hiroşima’da, Nagazaki’de
Gökyüzüne süzülen kahrolası dumanları
Daha nice Hiroşimaları, Nagasakileri
Düşündükçe kahrolası
Barış düşmanı silahları
Düşündükçe bütün bunları
İşte o an ağlamak istiyorum
Oyy anam oy
Ağlamak istiyorum bütün insanlara
İnsanlığın yüz karası savaşa
Açlıktan iskeleti çıkmış
Afrikalı kardeşlerime
Petrol yerine gözyaşları satılan
Ortadoğulu kardeşlerime
Şili’de binlerce cesetleri kaybolan
Onurlu insanlara ağlamak istiyorum.
Ağla diyorum gözlerime
Dayan diyorum yüreğime
Nice onurlu direnenlere
Demir parmaklıklar arkalarında
İşkenceler altında
İdam sehpalarında can verenlere
Sokakta düşenlere
Dayanmaz oldu yüreğim
Ağlamanın tam zamanı
Ağla diyorum gözlerime
Ağla
Dayan diyorum yüreğime
Dayan...
Oyy anam oy
Hasretlik nedir bilirim
Yıllardır gurbet ellerde dururum
Yamandır Almanya gurbeti
Anaların, bacıların
Nice gurbetçilerin şehirleri
München, Frankfurt
Kölnn, Hamburg, Berlin
Şu Hannoverleri iyi bilirim
Dayanmaz oldu parça parça yüreğim
Ağlamanın tam zamanı
Ağla gözlerime
Dayan yüreğime
Bir gurbet türküsü gibidir
Nazım ustam
Bir sonbahar rüzgârı gibidir
Yılmaz Güneyim
Ben parayı pulu artık neyleyim
Ölüm geldi kapıma dayandı
Dost, dost;
Hâlim hâl değil.
Hele memleketimden uzak,
Sevdiklerimden
Ölüm kurdu bana hain bir tuzak
Ağla gözlerim ağla.
Dayan yüreğim,
Dayan
Dayan…
Bir gurbet şafağında
Ölüme gidemem
Bir gurbet akşamında
Ölümün tadını bilmemem
Ama hissederim
Artık bütün bunlara
Tüm analara
Dayanacak yüreğim kalmadı
Yine de
Dayan diyorum yüreğime
…………………dayan
Ağlamanın tam zamanı
Ağla artık gözlerim
Ağla
Ağla…
BİR KADIN BİR ANA
Bir kadın
Bir güzel ana
Can katar
Nice cana
Bir kadın
Bir güzel ana
Ak çarşaf üstünde
Karışır acısı
Kana, öfkeye kine…
BEREKET TANRIÇALARI
Dalında sallanan
Sevilesi yeşil yapraklar gibi
Bire yüz,
Bire bin veren toprak gibi
Duruşları dudağımı çatlatan
Yüreğimi hoplatan
Bereket tanrıçaları..
YAŞANASI DÜNYA
İnsanın gönlünde sevgi yeşermedikçe
Cehennem yaşanacaktır
Barış olmayan
Şu yaşanası dünyada
AVUÇLARIM
Avuçlarım,
Ahh benim emekçi avuçlarım.
Bilirim acı çektiğini
Sadece sen değilsin acı çeken
Bak,
Bin acının yorgunluğunu taşır oldu yüreğim
Ahh benim emekçi avuçlarım
Kaç gündüzün
Kaç gecenin ezilmişliği saklı nasırlarında
Kaç aya,
Kaç şafağa,
Kaç güneşe,
Bilmem kaç zamandır,
Özlem dolu çocuk sevinciyle
Çılgınca oynaşa hasretsin.
Acının,
Özlemin,
Sevginin,
Hasretliğin biri bin yerde sızlıyorsa eğer
Avuçlarım,
Emekçi avuçlarım;
Vücudumdan bir parça değilsin sen yalnız
Acıktığımda ekmeğim,
Susadığımda suyum,
Düşmanımın yanında
Arkamda dayımsın.
Canımdan bir parça,
Cananımsın.
Avuçlarım,
Ah benim emekçi avuçlarım.
Kimin içindir,
Alanları doldurduğumuz
Dişe diş,
Başa baş,
Kana kan,
Cana can bunca yıldır dövüştüğümüz.
Daha bıyığım yeni terlerken,
Kimin içindir zulümle tanıştığımız.
Hasretlik çekerken,
Tay bakışlı,
Kısrak huylu güzele;
Çılgınca sevdalıyken yaşama,
En verimli çağımızda
Kimin içindir?
Ölümle oynaştığımız!
Avuçlarım,
Ahh benim emekçi avuçlarım
Seni
Yaza yaza bitiremem.
Sen bensiz,
Ben sensiz;
Vatansız şair,
Anasız çocuk gibiyiz.
Emekçi avuçlarım,
Anlayacağın
Seninle bir bütünüz
Bir bensin bende…
♣♣♣
Ancak cehennem korkusu olmadan
……………………….yaşayanlar
Üstün uygarlığa adım atarlar
ISIT YÜREĞİMİ
Usulca açıp kapıyı
Parmak uçlarına basarak gir içeri
Uyandırma sakın
Çıkart üzerindekileri
Kaldır yorganın ucunu
Sokul yanıma
Bir buse kondur şefkatinle
Isıt yanan teninle üşüyen yüreğimi
HAYALİMİN ŞEHRİ
Staintor derler semtin adına
Mor bacaklı orospular,
Boynuzlu pezevenkle,
Birahaneler,
Meyhaneler,
Kumarhaneler,
Bunların dışında
Daha neleeer neler...
KARANLIK GECEMİN YILDIZI
Gecelerimin özlemi
Gövdemi saran ateş
Yalnızlığımı kuşatan sıcaklık
Aklımı zorlayan çılgınlık
Damarlarımı hükmeden sıcaklık
Fesleğen kokulum
Gönül gözlüm
Yağmur bakışlım
Rüzgâr saçlım
Gecemin parıldayan yıldızı
Tohum toprağa
Başak güneşe
Çiçek böceğe
Ben sana hasretim
Filiz olup delsem kayayı
Ateş olsam eritsem buzu
Rüzgâr olup yön versem suya
İyileşmeyecek yara gibiyim
Evine ulaşamayan yolcu hasretliğinde
Özgürlük düşü kuran ölüm mahkûmunun
….. Kararmayan umuduyum.
Dışım sessiz içim avaz avaz
Acılarım,
Yeşil otlar gibi
Yeni gökyüzü aradım
Ateşimi fırlatıp atmak için
Karanlık gecemde
…... Havadan yıldız kaydı
…... düştü penceremden içeri
Duvarlar arasında
…... Mavilikler aradım
…… Bir dokunuşta bin şifa umuduyla
Aşk sırdır
Yıldızlar arasından
Bir yıldızı düşledim
Koydum örselenmiş başımı
…bir yastığa
Yüreğim kanadı
Şiirin sarhoşu güzeldir
Söz yazıya dönüşünce
♣♣♣
Her gece
Gözlerimin ırzına geçtiği
Gökyüzünün sultanı
Çobanyıldızı
UMUT EKTİM
Ağustos'un on dördünde
..... buz tuttu sol yanım
Ateş düştü ocağıma
..... üç Kasım günü
On altı yıl geçti
Bitmez oldu çilem
Haziran'ın yirmi dördü
..... tuz bastılar yarama
Otuz bir Mart'ta
..... yine umut ektim
Önümüz bahar diye...
AKLIMA SIKIŞTIN
Fikir tabanca oluyor
Kurşuna döndü kelimeler
Sevda için de olsa
Cesaretim yok öldürmeye
Gecelerim
Başıboş koşan deli tayın sırtı gibi
Aklıma sıkıştın
Her gece dalarsın gözlerime
Kapanmıyor göz kapaklarım
Kirpiklerimle tarama saçlarını
Göz bebeklerime değiyor ışığın
Bir şiir mırıldan kulaklarıma
Alıp götürsün beni
Kirazlı’nın dumanlı doruklarına
Başım değsin bulutlara
Dokunsun çatlamış dudaklarıma
Bereket tanrıçalarının mor uçları
Hayat versin yeniden
Akıp giden zamanda
Çürüyen bedenime…
Şubat 2019
SELAM SÖYLE
Selam söyle
Ölmeden ölenlere
Özge'm
Can'ım
Özgecan'ım
Selam söyle
Senden önce gidenlere
Selam söyle
Berkin Elvan ve diğerlerine
Dalından koparılan güllere
Selam söyle
Selam söyle
Senden önce gidenlere
♣♣♣
Çıplak tenini getir bana
İçindeki seni özledim
SANA BİN TEŞEKKÜR KIRIK AYNA
Sevda uğruna Mecnun oldum
Leyla için yandım.
Bir elife sarıldım
Başım döndü yalnızlığın karanlığında
Kırıldım
Gökyüzüne çevirdim başımı
Yıldızlar içinde bir yıldız seçtim.
Öylesine doldum ki
Farkına varmadım yorgunluğumun
Yalnızlığımı paylaştım
.......... Aynadaki yabancıyla
Sana bin teşekkür kırık ayna
Hatırlattın yıllar sonra beni bana.
Kamerağzı – Korkuteli/ Antalya
OLMADI
Isırdım dilimi
Kanattım dudaklarımı
Hıçkırıklara boğuldum
Gözlerimden yaş düşene kadar
Dinmeyen acıların çığlığında
Yılların hasretiyle yanıp tutuşuyor tenim
Sensizliğin ortasında kanıyor yüreğim
Kırk delinin yanından geldim
Kör kuyulara taş atmak için
Gündüzlerim şaşkın
Gecelerim yalnız ve hüzünlü
Farklı farklı yaşasak da
Gece aynı gece
Sevdamı umudumla harmanladım
Sen, özümde yoğruldukça güzelleştin
Ellerimi süremedim
Rüzgârın okşadığı saçlarına
Hasretim teninin kokusuna
Umut korkuyla sevişirken
Hasretlik bir türlü bitmiyor
Olmadı işte
Olmadı be gülüm
Olmadı…
Yol bulup içime akar Cehennem deresi
Duydum ama göremedim
Cennet neresi?
Özlemim umuda
Umudum hayallere sıkıştı
Akıntıya kapılan kaptansız gemiyim
Yitik hatıralar arasında
Dağlanmış gönüllerin dertli sazıyım
"Hatırla" desem de hatırlayamazsın
Sadece ben biliyorum acının tadını
"Aşk İki kişiliktir" demiş şair
Acı tek başına çekiliyor
Güneş'e yakın olmak
İçini ısıtmıyor insanın
Gece karanlığında
Kadeh kaldırdım gökyüzüne
Zorlasam da hayallerimi
Dinmiyor yılların özlemi
Velhasıl gülüm
Yenilmez korkulara esir ettik kendimizi
Olmadı işte
Olmadı be gülüm
Olmadı...
BU ŞEHİR
Gençliğimin
... Eylül yaprakları gibi savrulduğu şehir
...... Bu şehir
İlk sevda gemimin
... Habersiz sevdalara yelken açtığı
İkiyüzlülerin
... İhanet kapısını kırdığı şehir
...... Bu şehir
Acılarım
Öfkelerim
Kavgalarımız şehri
... Bu şehir
Beni bana verip
Beni benden alan
İşte bu şehir
Bad Pyrmont
♣♣♣
Yarama tütün bastılar
Biraz tuz
Haziran
Temmuz,
Bir yanım alev alev
Bir yanım kar
Bir yanım buz.
ÇATLADI
Aynaya baktım durup dururken
Hapsolmuşum içine
Seni sevdiğimi söyledim
Ayna çatladı
Aldım yüreğimi elime
Kristal bir bardağa koydum
Oda fark etti çaresizliğimi
Bardak çatladı
İşte tam o sırada
Şeytan çıktı karşıma
Telaşımı sordu gülerek
Ona da söyledim derdimi
Şeytan çatladı
Hemen koştum sabır taşına
Bir şey demeden daha
Anladı acı gerçeği
Sabır taşı çatladı.
Sonra kaleme döktüm içimi
Bir türlü dizilmedi mısralar
Yazdıkça hırçınlaştı
Ben direndim
Kalem kırıldı
Şiir çatladı.
DOLUNAY ŞAŞKINI
Tam formundayken dolunay
Gözleri lensli bir peri kızı
Balıklama dalmış yakamozlara
Hem de hiç soyunmadan
Sebebi
İki kutu bira.
Farkında değil yaptığı işin
Yüreğine gömmüş aşkını
Saçı tarumar, başı tarumar
Kendi tarumar
Uzanır kumlara yorgun argın
Ayılmayı bekler titreyerek
Dolunayın şaşkını.
KAR
Büyülendim
İçindeki gizeme
Savrulurken köşe bucak
Koşup yakaladım seni
Elimdesin
Her beyazda senin adın
Seninle güzelleşir gelinlik kızlar
Sen süslersin taçlarını
Ne kadar kıskansam da
Yüreğimdesin
Seninle renkli sanat
Gözümde kara dönüşür gölgelerin
Kardelenler uyur koynunda
Şiirimdesin
60 YAŞIM MERHABA
Nice acılar
Nice sevinçler
Nice umutlar
Nice sırlar sığdırdım bu ömrüme
Nefret acılara
Özlem umutlara
Sevgi barışa götürdü beni
Güldü, gül yüzlü yârim
Kurduğum hayallere
Hayal kurduğum kadar yol aldım
Yıldızlı gecede
Ay altında rüzgâr esiyor
Yitip gidiyor ömür
Yalnızlıklar içinde
Ey gökyüzü
Ne kaldı şunun şurasında
Zaman çok kısa
Yoruldum, yorgun düştüm
Vakit geç olmadan
Yıldız getir bana
Yalnızlığımda yârim
Karanlığımda ışığım olsun.
İÇİNDEKİLER
BENDE BİR BEN VAR
ZULÜM ÖLDÜRDÜ BENİ
SEVDALANMAK
LAZALOĞLU’NA.................................
GÜNEŞİN GÜCÜ
BİLMİYORDUM AĞLAMANIN GÜZEL OLDUĞUNU .........
GÖRÜYORSA BENİ
GÖZLEM EVİYİM
BİR ADAM
SAKLA HÜZNÜMÜ ................................
YENİ YIL.......................................
HER GECE .....................................
EY ŞAİR........................................
♣♣♣
ŞARAP VE KADIN.................................
AŞKIN TANIMI
♣♣♣
YİNE AĞLADI GÖKYÜZÜ...........................
♣♣♣
DUR GİTME
♣♣♣
ÇENGİ OYNUYORLAR AŞKIN ÖNÜNDE.................
♣♣♣
EYLÜL......................................... …………
♣♣♣
GECEDE GÖZLERİM BOŞLUĞA ASILI................
GÜLÜM
GÖNLÜME GİZLENEN YARİM
♣♣♣
GÜLE GÜLE KAPTAN.............................
SENİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM..........................
♣♣♣
DİL YÜREKLE BİRLEŞMEYİNCE
ARTIK SAVAŞLARDAN YILDIM .....................
♣♣♣
CEHENNEME GELİRMİSİN
♣♣♣
BAYRAM......................................
KOKUNU ÖZLEDİM..............................
BÜTÜN TANRIÇALARIN TANRISIYIM
KOYUNSUN....................................
KARANLIĞIN ÖLÜM KUŞLARI
HASRETLİK VARSA
UTANACAKSINIZ................................
BEKLEME
SENİ ÖZLÜYORUM
İÇİNE KAN SOKMASAN
BABAM........................................
ÖZGÜRLÜK ŞİİRİMİZ
♣♣♣
ÇOCUKLAR....................................
♣♣♣
İSTANBUL....................................
♣♣♣
UMUDA YATTIK................................
HASRET
ŞAFAKLAR KISKANIR DÜŞLERİMİ.................
♣♣♣..
HAZİRAN ÇOCUĞU...............................
HOŞ SAR
IŞIK YÜKLÜ UMUDUM............................
HOŞ SER………………………………………
SEVMEK İÇİN DOĞDUM...........................
DUY BENİ YAR
RUHUNA AKTIM
ÖZLEDİM SENİ.................................
AÇARSIN AVUÇLARINI UMUTLARA
FİLİSTİNLİ ÇOCUK.............................
♣♣♣
ANALARIN AĞIDI
METİN DEMİRTAŞ’A.............................
YARINA UMUT VAR
DİYECEĞİM AMMA...............................
GEL BU GECE
ATEŞLE SU GETİRDİM..........................
SEVECEĞİM KADIN
GÖZYAŞIM
AĞLAMAK İSTİYORUM.........................
BİR KADIN BİR ANA...........................
BEREKET TANRIÇALARI
YAŞANASI DÜNYA
AVUÇLARIM...................................
♣♣♣
ISIT YÜREĞİMİ...............................
HAYALİMİN ŞEHRİ
♣♣♣
KARANLIK GECEMİN YILDIZI..................
♣♣♣
♣♣♣
UMUT EKTİM..................................
AKLIMA SIKIŞTIN
SELAM SÖYLE…………………………..
♣♣♣
SANA BİN TEŞEKKÜR KIRIK AYNA..............
OLMADI…………………………. 120
BU ŞEHİR
♣♣♣
ÇATLADI……………………………….
DOLUNAY
KAR………………………………………..126
60 YAŞIM MERHABA………………………
Harun Yiğit.................................
